İnsanoğlu yaratılanların en şereflisidir. En değerlisidir. En yücesidir. O`nu böyle kılan, diğer yaradılanlardan farklı olarak aklının olmasıdır.
Akıl, ahlakın, erdemin, yargılamanın; insanı insan kılan her şeyin belirleyicisidir. Düşünce anlamında aydınlanma, aklın ışığıyla olabilir. Yaradan insanlara "Ben size akıl verdim. Kullanmazsanız üzerinize pislik yağdırırım" buyurmuştur. Yani aklınızı kiraya vermeyin. Aklınızı çaldırmayın. Hele de aklınızla alay ettirmeyin demek istemiştir.
Yaşım gereği 60`lı yıllardan berisini az çok hatırlarım. Edindiğim izlenim şudur: aklımızı kullanmayı pek sevmiyoruz. Nasıl olsa birileri bizim yerimize düşünür diyoruz. Ulusal hastalığımız haline gelmiş. Çocuğu yerine babası, kadın yerine kocası nasıl olsa düşünür. Böyle olmasında işi o kadar ileriye götürmüşüz ki seçtiğimiz vekillerimiz bile düşünmüyor. Nasıl olsa genel başkanları onlar adına kararlar veriyor. Onlara da arada sırada söz düşerse söyledikleri en önemli düşünce(!) "GENEL BAŞKANIMIZIN DEDİĞİ GİBİ" cümlesidir.
Bir çok yazımda değindim. Yine anlatmadan geçemeyeceğim.
Aklımızı kullanmamamızın en önemli nedeni "EĞİTİM SİSTEMİMİZDİR." Doğmalara dayanan bu ezberci eğitim sisteminin yetiştirdiği insan tipi ne yazık ki böyledir. Bu dün böyleydi. Bugün de böyle. Dilerim yarın böyle olmaz. Ünlü felsefeci KANT şöyle der: " Aklını kendin kullanma cesaretini göster. Bunun yolu da şu. Tembelliği bırak yürekli ve kararlı ol, korku diye bir şey tanıma."
Aklını kullanmayanların ahlaken eğitilmesi de çok zordur. İnsanları ahlakça eğitmezseniz sonunda topluma bela kazandırırsınız. Böyle olmasının suçunu öyle dış güçlere, iç güçlere falan yüklemekte işin sorumluluğundan kurtulamayız. Bu sorun bizim sorunumuzdur. Şunu asla unutmayacağız, bu dünyada herkes birbirini kullanmaya çalışıyor. Akıllı olup kendimizi kullandırmayacağız. İnsanın en büyük hazinesi aklıdır.
Ne yazık ki gözlemlerime göre halkımız aklını öylesine kullanmıyor ki; siz buna çaldırmış deyin, kiraya vermiş deyin fark etmez. En küçük bir çelişkiyi göremiyor. En büyük haksızlıkları fark edemiyor. Her şeyi Allah`a havale etmiş.
Bazı ahlaksızlar, gücü ellerinde bulunduranlar ve bunların yalakaları malı götürürken "BUNCA UĞURSUZLUK HEP BANA DA, HER TÜRLÜ ZENGİNLİK NEDEN SANA" diye soramıyor. Bir torba kömür için komşu hukukunu çiğnemekten çekinmiyor. (Üzerinde para ile satılmaz diye yazan ve fakirlere dağıtılan kömürlerin kahvehanelerde satıldığını haberlerde izliyoruz.)
Yine halkımız gerçek aydınlarla aydınımsıları ayırt edemiyor. Gerçekten kimin vatanını, milletini sevdiğini ülkesinin geleceğini düşündüğünü, kimin bunları "MIŞ" gibi yaptığını anlayamıyor. Eeeey ! halkım. Bütün bunlar yıllardır yazıldı. Yazılmaya da devam ediliyor. Uyan artık! Zararın neresinden dönülürse kardır. Geç kalmış sayılmayız. Sorunlarımızı çözmede ortak akılla eyleme geçmenin tam zamanıdır. Lütfen artık görelim! Emperyalistler ne Ayşe`yi, ne Rojda`yı ne Manukyan`ı
.v.b. hiç birini sevmiyor. Sevdikleri sadece ve sadece kendi çıkarları. Bunu elde etmek için aklımızı çalıp bizi akıl fukarası yapmak istiyorlar. Bölerek daha kolay yutulacak lokmalar haline getirmek düşüncesindeler. Sevgili anneler, sevgili babalar;
Eğer katil, hırsız -, ikiyüzlü aydınımsı ana-babalar olmamak için, Ayşe`mizi, Rojda`mızı, Marika`mızı, Manukyan`ımızı özgür ve korkusuz yurttaşlarımız olarak yetiştirmek için, çaldırdığımız, kiraya verdiğimiz aklımızı, akıl hırsızların elinden söke söke alalım. HEMEN. ŞİMDİ.
