Türkiye bu yolda hızla ilerliyor.
Yolun nereye gittiği konusunda kuşkular var.
Kimilerine göre bu yol AB`ye gidiyor. Sonu aydınlık.
Hele Türkiye AB`ye girsin.
Her şey çok güzel olacak. Özgürlük sorunlarımız ve demokrasi sorunlarımız kökten hal olacak. Kıbrıs sorunu, ayrılıkçı etnik sorun çözülecek. Soykırım iddiaları belasından kurtulacağız.
Gelir düzeyimiz artacak. İnsanlarımız refaha kavuşacak. Eğitim düzeyimiz artacak. Avrupalı gibi yaşayacağız.
Sokaklara tükürmeyen, doğaya saygılı, birbirinin hakkını gözeten, kitap okuyan, hastane kapılarında sürünmeyen, herkesin eğitim ve sağlık hizmetlerinden eşit oranda yararlanan, devlet malının deniz olmadığı, yargısına güvenilen bir toplum olacağız.
Kimilerine göre de bu yol "Ilımlı İslam Devleti`ne" gidiyor.
Sonu karanlık.
Totaliter bir rejime doğru kayıyoruz.
Eğitim, yargı, kamu yönetimi önce siyasallaşacak ve sonra da dinsel doğmalar üzerine oturtulacak.
Olan biteni anlatmaya çalışalım. Siz kararınızı verin. Bakalım nereye gidiyoruz?
Bir yandan AB uyum yasaları çıkartılırken, diğer yandan özgürlük adına laik yaşam yaşam şeklinden ödünler veriliyor. Yeni bir Anayasa yapılıyor temel maddeler ve bunların tanımları değiştiriliyor.
Öte yandan Amerikalı ve Avrupalı politikacılar, Türkiye`yi "Bir İslam Devleti, Bir İslam Demokrasisi" diye niteliyorlar.
Hükümet yetkililerimizce BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) veya GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) konusunda ABD ile birlikte hareket edeceğimiz söyleniyor.
Türkiye`nin özünü, mayasını, nereden geldiğini, nereye gittiğini ve kimler tarafından götürüldüğünü çok iyi bilmeniz gerekir.
Bu konudaki soruları kendimize cesurca sormalı ve dürüstçe yanıtlamalıyız.
Türkiye bugünlere Endüstrileşme devrimini tamamlayarak gelmedi.
Osmanlı`nın evrimleşmesinden değil, Atatürk Devrimlerinden geldi.
Yaşam biçimi olarak Din-Tarım İmparatorluğu olan Osmanlı`nın küllerinden doğdu.
Cumhuriyetimiz kurulduğundan bu yana feodalite ile çağdaşlığın çatışmasını hep yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.
Görebildiğimiz o dur ki Türkiye`de şuan da bir film çekiliyor.
Bu filmde halkımız figüran rolünde. Baş oyuncular politikacılar. Yönetmenin bir ayağı Brüksel`de diğer ayağı Washington`da.
Senaristin kim olduğu sizce kim?
Halk mı? ABD mi? AB mi? Ermeni Diasporası mı? Rum Lobisi mi? Ayrılıkçı etnik örgüt mü? Yerli işbirlikçiler mi?
Halkımız olmadığı kesin.
Filmin sonu nasıl bitecek. Onu bilmek olanaksız.
Ama bir nokta kesin.
Bu filmde kendisine figüran rolü biçilen halkımız, başrol oyunculuğuna soyunmazsa bu filmin sonu iyi gelmeyecek.
