Tam bir asır önce Cumhuriyet Türkiye’nin modernleşmesi iradesine cevap veren, Milletin tabiat ve adetlerine uygun olan, tarih, kültür ve sosyal nedenlerin itici gücüne sahip, istiklalin ve demokrasinin Millet egemenliği ile birleştiği, namus, barış ve eşitliğe inanan insanların yetiştirileceği, akıl ve bilimin aydınlattığı en gelişmiş,ve en ileri devlet şekline ait yeni bir hayatın müjdesi olarak ilan edildi.
1920’lerden 1923’lere kadar dünya siyasi ortamında, resmi devlet başkanı olmaması yönündeki eleştirileri de ortadan kaldıran Cumhuriyetin ilanı, Türk Milletine bir misyon (görev) olarak bırakılan en temel şiarı (amacı) ile Ülkenin ve Milletin çağdaş uygarlığın da üzerinde bir konuma gelmesini önemserken, bir kesim fiziken Batılı görünmenin gereklerini sadece taklit etmenin hevesi ve tatmini ile uğraşırken, bir o kadar büyük çoğunluk bir gecede cahil kalıp, okuma yazmanın dışında kaldıklarını söyleyerek, Cumhuriyetin medeniyete, modern bir yaşama doğru ivmelendiği (hareketlendiği) sosyal sürecin dışında kalmak için var güçleri ile direndiler.
Bana göre insan uygarlığının ana gövdesini oluşturan bilim, sanat, edebiyat, felsefe, ve teknoloji üretimi gibi hedefler, şeklen Batılıları (Batı Medeniyetini) taklit edenlerle ve onu düşman görüp, ret edenlerin arasında, uygarlığa erişimde hak ettiklerini bulamadan bolca “mış gibi” bir yaşama, siyasi, hukuki, dini, sosyal ve ekonomik istismarlarla; sonuçta olup biteni anlama becerisini kaybederek, cehaletin şaşkınlığı ve mutluluğuyla şükreden çoğunluk ile bir o kadarını da bu tabloya öfke duyup, isyan edenleri yazdığınızda, ortaya çıkan tanım medeniyetten çok ilkellik ve çatışma atmosferidir. İstismar edilerek dönüşüme uğratılmış, bozulmuş, milli, manevi, ahlaki ve insani değerlerin zehirlediği salt bilim, teknoloji, ve bilişim gibi uygarlığa erişim araçları yazık ki, tüm dünyada çatışmanın, şiddetin, göz yaşının, ve akan kanın yegane vasıtası oldu.
İstiklal Marşımızın ileriki dizelerinde geçen “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” ifadesinde; yüksek çözünürlüklü vahşet görüntüleri, bağrış ve feryat sesleri ile bomba seslerini ayrı hoparlörlerden kulağımıza veren stereo ses sistemleri ile naklen verilen, lazer ve uydu güdümlü, öldürme ve yok etmede sıfır hata paylı silahlar, devasa uçak gemileri, toprağı, betonu, çeliği un ufak eden yüksek velosıteli (çıkış hızlı) süper sonik (ses ötesi) mermiler ile kızıştırılmaya çalışılan, çocukların bile öldürüldüğü, cinnet ve cinayet savaşları sayesinde Mehmet Akif Ersoy’un ne demek istediğini çok daha iyi anladık…
Yirminci yüzyılın çağdaş uygarlığının altında yatan bu çirkinliği en başta fark eden Atatürk, büyük ihtimalle, bu yüzden hedef olarak Türk Milletine bu uygarlığın üzerini işaret etmiştir. Millet ve tüm kurumların, akıl, bilim, adalet, eşitlik, ve erdemle, beraber çalışarak bu başarıya ulaşmaları gereğiyle yüz yıl önce kurup, armağan ettiği, kimsesizlerin kimsesi, aklın, bilimin, adaletin, eşitliğin ve en önemlisi faziletin (ahlakın) kendisi olan Cumhuriyet idaresi, kuruluşundaki ilkeselliği bu gün için yitirmenin ızdırabını kendisine inananlarla beraber derinden yaşamaktadır.
Kimi dini ve fantezi (hayali) söylemler, kimi soayal ve ekonomik perspektifler, kimi sırf milliyetçilik, kimi sadece iyi olduğunu iddia ederek, kimi otoriter ve baskı metotlarıyla, kimi göstermelik sanayi hamleleri, kiminin de toplumsal ayrışmadan medet umduğu siyasetçilerin kısır, tekdüze ve iyi niyetten uzak hedef ve gayretleri ile üzerine çıkmayı hedeflediği çağdaş uygarlığın altında kalmış, unuttuğu bilim ve faziletin neticesinde, tabiat olaylarından madenciliğe, ulaşımdan pandemiye, kader planına teslim olan, asri (çağdaş) Cumhuriyetin eşitlik, adalet kaygısı göz ardı edilerek, yüzüncü yılın anısına dağıtılan ikramiyelerde bile emeklilerinde boyun büken ayrımı sahneye koyan, demokrasi, sosyal hayat,sanat, sağlık, yargı, ve ekonomideki gazete sayfalarına bile sığmayacak sayıda kaygı verici uygulamalarla koyu bir dönüşümün (geriye gidişin) girdabındaki uygarlık yarışında başarımızı, O Büyük Adamın deyimiyle, yine “ Milletin azim ve kararı” belirleyecektir. 29 Ekim Yüzüncü Yıl Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Akıl, bilim ve erdemle esen kalın.
Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe
