Dersim,
Bir Alevi isyanı mı?
Bir Kürt isyanı mı?
Bir aşiret ayaklanması mı?
Devlete karşı bir başkaldırı mı?
Merkezi otoritenin gücünü gösteren bir operasyon mu?
Emperyalizmin bir oyunu mu?
Olaydan Atatürk`ün haberi var mıydı?
Yoksa sadece bir İsmet İnönü operasyonu muydu?
Adnan Menderes, Celal Bayer, Fevzi Çakmak da sorumlu muydu?
Sorun barışçı yollardan çözülebilir miydi?
İngilizlerin ve Fransızların parmağı var mıydı?
Dersim isyanına ilgi duyan ve konuyu araştıran herkesin bu sorulara verilecek bir cevabı vardır. Kim ne derse desin doğru olan bir olay kendi tarihi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir. Ancak o zaman tarafsız ve doğru yargıya ulaşılır.
Ancak ne var ki konuyla ilgili tartışmalar ve hesaplaşmalar bir türlü bitmiyor.
Cumhuriyetle hesaplaşma, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yapılanları küçümseme, CHP`yi tek parti dönemi uygulamalarıyla vurma gibi politikalara alet ediliyor.
Din, mezhep ve etnik kimliklerin öne çıkarılması ve ulusal, sınıfsal kimliklerin ortadan kaldırılması düşüncesi Dersim olayını çarpıtıyor.
Türkiye`nin tarihten gelen demokrasi sorunu, Kürt ve Alevi sorununun tartışılmasına zemin hazırlıyor. Bu tartışmayı yapanlar da Dersim olayını saptırıyor.
Sevgili Okurlarım;
Tarihimizi çok iyi bilmek zorundayız. Zira "Tarihini bilmeyen ulusların, coğrafyalarını başkaları çizer." diye bir söz vardır. Bu sözü aklımızdan çıkarmamalıyız ancak, geçmişe takılıp kalmak bize çok şey kazandırmaz. Geriye bakarak ileri yürüyemezsiniz.
Ulusların tümünün geçmişinde hatalı uygulamalar vardır. Önemli olan bunların tekrarının yapılmamasıdır.
Şimdi çıkar birisi de şöyle derse ne cevap vereceksiniz: "Arkadaş Cumhuriyet döneminde Alevi katliamı yapıldı. Anladık peki 1512-1522 arasında Yavuz Sultan Selim zamanında yapılan Alevi katliamlarına neden bir şey demiyorsunuz? Hırvat asıllı olan Kuyucu Murat Paşa`nın kuyuculuğu nereden geliyor? diye sorsalar ne dersiniz? Hurifilerin yakılması (Fatih Sultan Mehmet zamanında) olayına nasıl bakıyorsunuz?"
"Neyse fazla karıştırmayın, altından çapanoğlu çıkar
"
