Gazeteci anıları

Türk basınına büyük emekleri geçen gazeteci ve yazarların anılarının yer aldığı kitapları okumaktan büyük zevk alıyorum. Son olarak, Hürriyet Gazetesi´nde yıllarca yazı işleri müdürlüğü ve yazarlık yapan Tufan Türenç´in ?Aynadaki Yüzler? simli kitabını okuyarak çok beğendim. Türk siyasi tarihinde ayrıntıları pek bilinmeyen birçok olayı öğrendim.
Zaman zaman sizlere, okuduğum bu anı kitaplarından ilginç bulduklarımı sunacağım.
Bugünkü anımız Günvar Otmanbölük tarafından kaleme alınan, ?Babıâli´nin Yarım Asırlıkları? isimli kitaptan, ?Onu bacağından vuracağım ki?? başlığını taşıyor. Olayın kahramanı ise 1915-2004 yılları arasında yaşayan ve uzun yıllar İstanbul´da muhabirlik yapan Halil Nusret Ertüz.
Ertüz´ün ?kahramanı? olduğu bu olayı sizlere anlatmadan önce Ertüz hakkında kısa bir bilgi vermek yerinde olacak.
1915 yılında İstanbul´da doğan Halil Nusret Ertüz, bu kentte uzun süren gazetecilik yaşamının ardından Bandırma´ya yerleşti. Ertüz, mesleki çalışmalarını, Bandırma´daki yerel gazetelerde sürdürdü.
Gazetecilik yaşamına 1931 yılında ?Son Posta? gazetesinde başlayan Ertüz, ardından ?Yeni Sabah?, ?Kırmızı-Beyaz?, ?Stat?, ?Haber?, ?Tanin? ve ?Dünya? gazetelerinde görev yaptı. Basınımıza 50 yıllık hizmetleri için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından plâketle ödüllendirilen ?Basın Şeref Kartı? sahibi Ertüz´ün, ?Dünya Güreş Tarihi? ve ?Güneş Batarken? isimli kitapları yayınlandı.
Ertüz, 1 Mart 2004´te, Bandırma´da yaşamını yitirmesinin ardından Gönen´de toprağa verildi.
X X X
Şimdi, Günvar Otmanbölük´ün kaleme aldığı, çeşitli gazeteci ve yazarların anılarının dile getirildiği ?Babıâli´nin Yarım Asırlıkları? kitabında yer alan gazetecilerden Haluk San´ın anlattığı, odağında Halil Nusret Ertüz´ün bulunduğu ?Onu bacağından vuracağım ki?? başlığını taşıyan anıyı sizlerle paylaşayım.
?1939 yılının şubat ayı. İstanbul Liselerarası Futbol Şampiyonası´nın finali Galatasaray ile Boğaziçi liseleri arasında, Şeref Stadı´nda oynanacak.
Hava çok soğuk ve tipi halinde kar yağışlı. Karşılaşmayı takip edip yazmakla görevlendirilen VAKİT gazetesi muhabiri Halil Nusret Ertüz, ?Neticeyi nasıl olsa birinden öğrenirim´ diye erken saatte sinemaya gitmiş. Statta soğuktan donma
yerine, sıcak bir salonda vakit geçirmek ve üstelik film de seyretmek elbette tercih edilir.
Ertüz´ün şansına bakın; sinema çıkışında Cihat Arman ve Şâzi Tezcan´a rastlamaz mı? Cihat Arman, Boğaziçi Lisesi´nin takım kaptanı ve spor yazarı. Şâzi Tezcan ise Akşam gazetesinin spor yazarı ve o maçın hakemi. Bu ikisinden daha iyi bilgiyi kim verebilir?
Cihat Arman, ciddi bir yüzle maçı 3-1 kazandıklarını söylemiş, golleri atanların isimlerini vermiş, Şâzi Tezcan da onun sözlerine tasdik etmiş ve Halil Nusret Ertüz, doğruca gazeteye gelmiş, aynı müessesenin çıkardığı ?Son Saat´ gazetesine ufak bir haber yazarak, Boğaziçi Lisesi´nin kupayı kazandığını bildirmiş.
Halbuki bizim Nusret, ?işletilmişti´ Çünkü elverişsiz hava şartları sebebiyle maç oynanmamış, tehir olunmuştu.
Ertesi sabah erkenden gazeteye gelen rahmetli İzzet Muhittin Apak, ?Son Saat´te maç yazısını, diğer gazetelerde tehir haberini okumuş. Tabii, küplere binmiş. Kendisi futbol hakemiydi, tabanca taşırdı ve gayrifedere kulüpleri maçlarında bile silah taşırdı. O öfke içinde tabancasını çıkarıp masaya koymuş,
bağırıyordu:
?Buralarda görünmesin. Onu bacağından vuracağım. Bir daha da başka yere gidemez´
Biz dört arkadaş, ?Vakit´ yurdunun dört kapısına dağılıp nöbet durduk. Ertüz´ü, Sacit Öget görmüş ve tehlikeyi anlatarak ortadan kaybolmasını sağlamış.
Neyse, bir hafta sonra sinirler gevşedi ve ikisini barıştırıp meseleyi kapattık.?