Ramazan ayına mahsus olan oruçluların geceleyin yediği yemeğe sahur denir. Peygamberimiz bu yemeğin bereketinden bahsetmiş, insanları sahur sofrasına davet ederken ?mübarek yemeğe gel´ diye davet etmiştir. Sahurda kalkıp yemek yemek müstehaptır. Sahur yemeği, oruca dayanma gücü verir.
Sahur, seher kelimesiyle aynı köktendir. Sahur yemeği, seher vakti oruç tutanların yedikleri yemektir.
Peygamberimiz(sav) ?Bizim orucumuzla Ehl-i Kitabın orucunu ayıran(bir özellik de) sahur yemeğidir.? demiştir.
Sahur yapmadan oruç tutmak tavsiye edilmemiştir. Vücudun da insan üzerinde bir hakkı vardır. Daha henüz imsaka 4-5 saat kala yemek yiyip de bir daha sahura kalkmamak doğru değildir. Sahuru imsaka yakın bir vakte bırakmak orucu rahat tutmak için de gerekmektedir.
Sahur vakti seher vaktidir dedik; duaların daha çok makbul olduğu vakittir seher vakti. Sahur vaktinde zikirle, duayla ve hiç olmazsa bazen iki rekât nafile namaz kılarak o vakit ihya edilmelidir. Yüce Rabbimiz Kur´an´da cennetlik ve muttaki kullarının özelliklerini açıklarken: ?Seher vakitlerinde de istiğfar ederler.? buyurur. Yani af kapısını seherlerde çalarlar, müminler.
Duaların kabul edildiği vakitlerden biri de sahur zamanıdır. Oruçlu sahura kalktığı zaman, dilekleri için dua etmeli ve Allah´tan günahlarının bağışlanmasını istemelidir.
Sahur´a kalkmak aynı zamanda oruç ibadetine uyanık ve şuurlu başlamayı sağlar. Sahur yapanlar henüz oruca başlamadan Allah´ın merhametine nail olur, meleklerin de duasını kazanır.
BİR AYET-İ KERİME
?Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir.? Yunus,7-8
BİR HADİS-İ ŞERİF
?(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.?
BİR SORU BİR CEVAP
Ezan Arapça dışında başka dillerde okunabilir mi?
Sözleri bizzat Hz. Peygamberin (s.a.s.) sünneti ile sabit olan ezan, dünyanın neresinde olursa olsun, Müslüman varlığının ve kimliğinin bir göstergesidir. Ezanın, Hz. Peygambere (s.a.s.) vahyedilip uygulandığı özgün şekliyle okunması gerektiği konusunda 15 asırlık bir gelenek ve ittifak söz konusudur. Ezanın asıl amacı, vaktin girdiğini bildirip namaza davet olduğundan değişik dilleri konuşan Müslümanların hepsine bu davetin ulaştırılması, ancak yine hepsinin ortak bilincine hitap etmekle olur ki, bu da ezanın bilinen asli lafızlarıyla yani Arapça olarak okunmasıyla gerçekleşir. Dolayısıyla ezanın aslî şekli dışında bir dille okunması caiz değildir.