Yukarıdaki sözlerin Mustafa Kemal Atatürk`e ait olduğu rivayet edilir.
Ancak, şurası mutlak bir gerçektir: Atatürk kendi devlet yönetiminde bulunduğu zamanlarda, dış işleri başkanlığına ya da müsteşarlığına atanan her kişiyi köşke davet eder ve şu hatırlatmada bulunurmuş:
"Aman Ortadoğu`ya bulaşmayın! Sakın bulaşmayın!" dermiş.
Çünkü orası;
Sinsi bir coğrafyadır.
Orada; para petrolden, güç silahtan gelir.
Silah ithal, kalleşlik yerlidir.
En büyük adalet kim vurduya gitmektir.
Masada diplomasi yoktur. Yüze gülüp arkadan vurma vardır.
Yine orada kimse kendi gibi değildir. Hep uzaktan kumanda ile yönlendirilir.
Orası, insanların rahatça dolaşması yasak edilen yılanlarla, çıyanlarla, kör kuyularla dolu bir Anka bahçedir.
Osmanlı Devleti`nin yıkılışı çok acı olmuştur. Balkanlar terk edilirken asker-sivil yaklaşık 600.000 (altı yüz bin) Türk Evladı can vermiştir.
Yine Ortadoğu`dan çekiliş yürekler acısı olaylara neden olmuştur.
Osmanlı Arapları, özellikle Filistinli Arapları çok korumuş ve kollamıştır. Onların Kavm-i Necip (Peygamber soyundan gelen yüce soy) diyerek vergi almamış ve yine onları askere çağırmamıştır.
Gel gör ki I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı mağlup olup da Ortadoğu`dan özellikle Filistin ve Suriye`den çekilmek zorunda kalınca, Arapların İngilizlerle birlik olup Türk askerini arkadan nasıl vurduğunun en iyi tanıklarından biri de Mustafa Kemal`dir (Mustafa Yıldırım`ın `58 Gün` adlı kitabında bu konular çok geniş anlatılmıştır).
Ortadoğu`dan çekiliş sırasında Türk askerlerinin içine düştüğü çaresizliğe dayanamayarak, beylik tabancasını kafasına sıkan generaller olmuştur.
İşte bu yüzdendir ki Cumhuriyetin felsefesinde "ORTADOĞU`YA BULAŞMAMAK" temel bir kural olmuştur.
Bugünkü kondöktörde bizim Suriye`de taraf olmamız kesinlikle başımızı belaya sokar.
Zira biz sırça köşkte oturuyoruz.
"Sırça köşkte` oturanların, komşusunun camına taş atmamaları gerekir."
Aman dikkat!..
Yıllardır yana yakıla dilimizden düşürmediğimiz Yemen Türküsü`nün yanına bir de Suriye Türküsü yakmak durumunda kalmayalım!..
