İnsanlarda uzun dönemde oluşan bıkkınlık, eksik bilgilerle oluşan dedikoduların yayılması, yanlış şahsî çıkarımlardan dolayı salgın hastalıkla mücadelede baştaki hassasiyet yitirildi. Kurallara idarî cezalardan kurtulmak için uyanlar daha çoğunlukta. Kontrolün ve ceza korkusunun olmadığı yerlerde kurallara uyum daha az görülmekte.
Sevgili okurlar, değişik vesilelerle yazdık-söyledik. Bunları yazan-söyleyen biz(vaiz, imamlar vb.) olunca hep sadece dini zaviyeden bakış olarak algılanıyor. Diyeceğim şu; insanlara kuvvetli bir sorumluluk bilinci, irade eğitimi ve mesuliyet duygusu yüklenmelidir.
Özel anlamda Müslüman olarak haddinin, konumunun farkında Yüce Yaratana ve dini hassasiyetlere uymak, hayvanîleşmemek, isteklerimize ket vurma ve nefsimizi terbiye diyoruz. Genel manada da gerek resmi organların koymuş olduğu kuralları gerek de adab-ı muaşeret dediğimiz bir arada yaşama kültürünün icaplarını her daim dillendiriyoruz.
Bakınız evet özgür birey, hiç kimseye boyun eğmeyen bir baş, ?kalbinin götürdüğü yere git´, hayallerinin peşini bırakma gibi hiçbir kayda ve sınırlamaya bağlı olmayan nesil yetiştirme anlayışının yanlışlığı en basit salgın hastalıkla mücadelede bile ortaya çıktı.
Her türlü otoriteye (resmi-gayrı resmi) başkaldırı propagandaları, hiçbir ölçüyle bağdaşmayan hayat anlayışı -abartmış olabilirim ki haklıyım-devletimizin ve milletimizin bekâsını bile ilgilendirir. Toplumun geleceğini de kültürel güzelliklerimizi de dinamitler.
Salgın hastalık döneminde en başta kendi selameti için konulmuş kurallarla alay ederek çiğnemeyi ?kendini gerçekleştirme´, ?rahat takılma´ olarak anlıyorsa insanlar, maalesef daha çokça canımız yanar, maddi-manevi kayıplar yaşarız.
Sevgili okurlar, insan kesinlikle çok tehlikeli bir varlıktır. Evet biz. Bunun için sınırlanmalıyız. Eğitimle, kurallarla, cezalarla, tediplerle, göz korkutmalarıyla ıslah edilmeliyiz.
Sorumluluk bilincinin Kur´anî kavramı takvadır. Kulluk yolculuğunda yoldan sapmamak, yolunu kaybetmemek, esfeli sefiline(aşağıların aşağısına) düşmemek için bir dikkat ve rikkat içinde davranmalıyız. Salgın hastalık bağlamında da takvayı hatırlatıyoruz ki; tavırlarımızın neye tekabül ettiğini, kendimizi geçelim bir cana, bir canın sağlığına nasıl etki edeceğini düşünmeliyiz.
Hem canımızın hem diğer insanların canının kutsal yani haram yani dokunulmaz oluğunu toplumun her bir ferdine öğretmeliyiz.
Emanet nedir? Vücudumuzun, aile efradımızın, çevrenin ve tüm canlıların; yeryüzünün en donanımlı, imtiyazlı, yetkili-etkili(halifesi) olan biz insana tahsis edildiğini, bunlardan hesaba çekileceğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız.
Yine ihsan şuuru dediğimiz yalnız başımıza bile olsak Allah´ın bizi gördüğünü, bize yakın olduğunu kavramalıyız.
Kısacası insan oluğumuz için, medenî olmamızın gereği, şahsiyetimize karşı taşıdığımız saygının eseri olarak; her bir insanın bir âlem kadar kıymetli olduğu fikrinden hareketle salgın hastalık Kovid-19´un yayılmaması için, bizim sağlığımız uğruna emek sarf eden kardeşlerimize daha çok iş çıkarmamalıyız. Zaman, emek ve moral kaybına sebep olmamalıyız. En önemlisi de canlarımızı ihmalkârlık yüzünden kaybetmemeliyiz.
Ülkemizin kaynaklarının heba olmaması, milletler cenahında da güç kaybetmemek için çaresi mümkün olan sosyal hastalıklara da düşmemeliyiz.
Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma
