Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

ERDEK MÜFTÜLÜĞÜ


TEFSİR GELENEĞİNDE NÜZUL-SİRET İLİŞKİSİ


Siret Hz. Peygamber´in hayatını, şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini, yaşadığı dönemi konu alan bilim dalına denir. Ayetlerin nâzil olduğu ortam, diğer bir ifadeyle, hangi ortamda kime hitap ettiği, siret, sebeb-i nüzulle ilgili rivayet malzemesinden en üst düzeyde istifade edilmesi dahası Hz. Peygamber´in yaşadığı sosyo-kültürel bağlam, ayetlerin anlaşılmasında en önemli olmazsa olmaz şartlar arasındadır. Bu noktada bir kez daha altının çizilerek ifade edilmesi gerekmektedir ki en genel anlamda vahyin tabii bağlamı ve Hz. Peygamber´in yaşam sürdüğü kültürel ortam ve sosyal yapı hesaba katılmadan yapılan Kur´ân okumaları, meselenin iç yüzünü anlamada en büyük engel olarak kabul edilmelidir. Mesela A´râf 7/31. ayetteki ?Ey Âdemoğulları, her mescide gittiğinizde ziynetlerinizi takının ve yiyip için; fakat israf etmeyin? ayeti Hz. Peygamber´in siretinden bağımsız bir şekilde yorumlanarak, camiye giderken en güzel elbiselerin giyilmesi ya da namaz kılarken takke takılmasını salık veren bir ayet olarak anlaşılmıştır. Söz konusu ayete bu şekilde anlam getirenlere göre Allah, Mekke döneminde indirdiği bu ayetle, türlü zorluklarla varlık mücadelesi veren Müslümanlara her mescide gittiklerinde süslü elbiseler giyilmesini emretmesi, ardından da ?yiyin için; fakat israf etmeyin? buyurarak fazla yemeklerin dökülmemesini mi emretmektedir? Halbuki Mekke döneminde Müslümanlar, üzerlerini örtecek elbise bulmakta zorlanırken, Allah´ın onlara ?süslü elbiselerle camiye? gidin demesinin, keza karınlarını doyuracak ekmek bulamazken Allah´ın onlara ?yiyin için; fakat israf etmeyin? demesi acaba neye tekabül etmekteydi? Hz. Peygamber´in siret bilgilerine bakıldığında daha doğrusu nüzul-siret ilişkisi bağlamında ayete yaklaşıldığında çok daha farklı bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Elimizde bulunan en eski siret kitabı bulunan İbn İshâk´ın (ö. 151/768) ?es-Sîre? adlı eserinde anlatıldığına göre bu ayetin temelinde şu gerçek yatmaktadır: Kureyşliler kendilerini ?ehlullah? ilan edip ayrıcalıklı bir konuma geçmişlerdi. Artık onlar diğer insanlar gibi Arafat´a, Müzdelife ve Mina´ya gitmiyorlardı. Ayrıca diğer insanlara Kâbe´yi tavaf sırasında elbise satışını gündeme getirmişlerdi. Buna göre, dinî bir kılıf üreterek içinde günah işlenen elbiselerle Kâbe tavaf edilemezdi. Ancak Kureyşliler´in sattıkları elbiselerle Kâbe tavaf edilebilirdi. Parası olmayan ise çıplak olarak Kâbe´yi tavaf ediyordu. Dolayısıyla bu ayet cahiliyye devrindeki bazı Arap kabilelerinin Kâbe´yi çıplak tavaf etmeleri ve onların ihramlı iken birtakım yiyecekleri kendilerine yasak etmeleri âdetinden söz etmektedir. Yani ayetin anlamı şöyle olmalıdır: Kâbe´yi çıplak bir şekilde tavaf etmeyin. Oraya her girdiğinizde ziynetlerinizi yani elbiselerinizi giyinmiş bir şekilde ibadetinizi yapın. Bunun yanında Kureyş, Kinâne ve Huzâa gibi kabilelerden oluşan ve kendilerini Ahmesî olarak adlandıran bazı kabileler ise hacda ihrama girdikten sonra süt içmez, süt ürünleri yemezdi. Bunun üzerine ayetin devamı olan ?yiyin için; fakat israf etmeyin? ayeti nazil olmuştur. Mutezile ekolünün ilk müfessiri olan Ebû Bekr el-Esamm da (ö. 200/816) bahse konu olan ayet hakkında şunları söylemiştir: ?Yiyin için; fakat israf etmeyin? ayeti Arapların yanlış uygulamalarına bir reddiye niteliği taşımaktadır. Onlar kafalarına göre isimler taktıkları bazı develerin yenmesini haram kılarlardı. Ayet onların bu uygulamalarını eleştirmek üzere nâzil olmuştur. Bunun yanı sıra, elbette bir Müslümanın camiye her gittiğinde pespaye bir şekilde gitmesi doğru bir tavır değildir. Ya da bir Müslümanın israf etmesinin ne kadar yanlış olduğu malumu ilam kabilinden olacağından yazının amacı açısından bahsi diğerdir. Dolayısıyla burada masaya yatırılan mesele, ayetlerin anakronik bir şekilde gelişi güzel konulara delil getirilmesidir. Nüzul-Sîret ilişkisi bağlamında ancak özgün bir anlamın elde edilebileceği diğer bir ayet de Vâkıa 56/79. ayetteki ?Ona ancak temiz olanlar dokunabilir? ifadesidir. Bu ayet nüzûl-siret ilişkisi dikkate alınmaksızın Kur´ân´a abdestsiz dokunulmamasının doğru olmadığına delil olarak sunulmaktadır. Şu kadar var ki nüzûl-siret ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda bu ayetin Kur´ân´a abdestsiz dokunmakla bir alakasının olmadığı gözler önüne serilmektedir. Üstelik abdestle ilgili ayet Medine´de nâzil olmuşken söz konusu bu ayet ise Mekke´de inmiştir. Hâl böyle olunca, ayetteki ?temizler dokunabilir? ifadesinden amaç ?meleklerdir.? Ayet, inkarcıların vahyin kaynağına şüphe düşürmek için onun hakkında değişik spekülasyonlar üretmelerine karşılık cevap verme niteliği taşımaktadır. Mesela bunlardan en meşhuru, Hz. Peygamber´e vahyin cinler ve şeytanlar

tarafından indirildiğine dair görüşleriydi. İşte tam bu noktada ayet, inkarcıların attığı bu düşünceleri bertaraf etmek için deyim yerindeyse şunu demek istemektedir: İddia ettiğiniz gibi cinler veya şeytanlar benim katıma çıkıp da bende aldıkları vahyi peygambere indirmeye yetkin varlıklar değildir. Kaldı ki bu vahye ancak ve ancak tertemiz olan melekler dokunabilir ve peygambere ulaştırabilir? şeklinde bir anlam takdirine sahiptir. Yeri gelmişken yazıda konu olan mesele Kur´ân´a abdestli veya abdestsiz dokunma-okumayla ilgili değildir. Kur´ân´a abdestli olarak dokunmak ve okumak dinî bir duyarlılıktır ve ayrıca Allah´ın kelamına saygı çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir husustur. Burada kritiği yapılan konu ayetlerin genellemeci bir tarzla rastgele ilgisi olamayan konulara delil getirilmesidir.

  • BIST 100

    9079,97%3,10
  • DOLAR

    32,34% 0,28
  • EURO

    35,10% 0,00
  • GRAM ALTIN

    2312,35% 1,54
  • Ç. ALTIN

    3843,45% -0,29
  • Perşembe 22.6 ° / 10.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 22.9 ° / 9.8 ° Güneşli
  • Cumartesi 24.7 ° / 11.1 ° Güneşli

Balıkesir

28.03.2024

  • İMSAK 05:27
  • GÜNEŞ 06:52
  • ÖĞLE 13:19
  • İKİNDİ 16:49
  • AKŞAM 19:35
  • YATSI 20:54