Baştarafı Sahife 1'de
İnanç ve ibadet özgürlüğüne saygı duyuyorum inancına değil!
Daha geçen bayramda şakır şakır keserken hayvanları Budist inancına saygısızlık ediyordun ne çabuk unuttun?
*
Yahudi inancına göre "Cumartesileri ateş yakmak günahtır" diye ateş yakmıyor musun?
Aramızdaki fark ne biliyor musun?
Senin kabul etmediğin dinlerden bir fazlasını kabul etmiyorum, hepsi bu
*
Tekrar tekrar yazıyorum
Onlarca radyosu, televizyonu, dergisi, gazetesi, sayısı belirsiz cami, kilise, sinagogları, çeşitli tapınakları, özel günleri, ayinleri, bayramları, iktidarların direkt ve dolaylı destekleri, zorunlu din dersleri, mahalle örgütlenmeleri, dini bakanlıkları ve bir
çok bakanlıktan fazla bütçeleri, cemaatleri, şeyhleri, şıhları, mahalle baskıları, ibadetlere davet adı altında bitmez tükenmez bilmez tacizleri ve aklıma gelemeyenleri bir yana iki kelime eleştirmem bir yana
Ve sen hala bana saygısız diyorsun!
*
Yıllardır vergilerimi ibadetinde kullanan senin inanç ve ibadet özgürlüğüne saygı duyuyorum, inancına değil.
Tabuya saygı duyulmaz, saygı duyarsam tabu yıkılmaz.
Küfürlerine alet ettiğin bizler hırsız değiliz, hain değiliz katil değiliz, belki kafa kesenler kadar itibarımız yok gözünde
Bırak kafa kesmeyi, kimsenin vergisini dahi gasp etmiyoruz
*
Sabah işe gidiyor sizler gibi çalışıyoruz, araştırıyor okuyor öğrenmeyi seviyoruz
.
Ailemiz ve çocuklarımız var.
Kolay olanı seçip siyasete dini alet etmiyor insanların dini inançlarından menfaat gözetmiyoruz
Herhangi bir dini inanca mensup olanı diğerinden ayrı görmüyor horlamıyor, karalamıyor ve tekrar hatırlatıyoruz.
``Ateizm adına insan öldüren ateist yoktur``
İpek Oran Çetinkuş.
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları
Sene 2005 Türkiye ile bir alâkası olmayan John Perkins kitabında anlatıyor;
"Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız.
Sonra onlara arabalarımızı satarız.
Sonra bankalarını satın alırız.
O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız.
Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle.
O ülkeye dünya bankası ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız.
Ayarlanan kredi "ASLA" o ülkenin hazinesine gitmez.
O ülkede `proje` yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer.
Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır.
Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton.
Bizim şirketlerimiz kazanır o ülkedeki birileri de nemalandırılır.
Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz.
Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur.
Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkansızdır.
Plan böyle işler.
Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki; "Bize büyük borcunuz var ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Millletler de bizim için oy verin! Elektrik su kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın...
Sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz.
Bu, ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir."