SAYİM ALKAZAK

Tarih: 16.01.2015 17:01

Babamızı seçme şansımız var mı?

Facebook Twitter Linked-in

Bir aya yakındır İstanbul’dayız mailece, bu arada eşi-dostu da telefonla aramayı ihmal etmedik…
Yıllar önce Ankara Rüzgârlı sokaktan kopup gelen, İstanbul’da zor günler yaşayan ve emekli olana kadar da Anadolu Ajansında foto muhabirliği yapan Ali Can Bulut kardeşimi arayıp buldum…
Üsküdar’da oturduğunu, çoluk-çocuğa karıştığını kendisini de ‘Uhrevi’ işlere (Ahirete dair, ahiretle alakalı, öteki dünyaya ait) adadığını anlattı…
Gençliğinde pek de o işlerle uğraşmadığını bildiğim için garibime gitse de “Tercih onun” diyerek saygı duyduğumu belirtip görüşmek arzusunda olduğumu iletince kendi otomobiliyle Ataşehir’e kadar gelip beni alacağını söylediğinde çok mutlu oluyorum, demek ki hala dostluğumuz devam ediyor…
* * *
En son görüşmemizin üzerinden yaklaşık 25-30 yıl geçtiği için son halini de merak ediyordum…
Kızlarımın oturduğu apartmanın adresini verdim, kısa süre sonra kapının önüne ‘Audi’ marka bir otomobil yanaştı…
İçinden aksakallı, uzun entariyi andıran yeşil renkli giysili bir zat inerek, “Sayim baba” deyince gözlerime inanamıyorum!
Ali Can’ı hiç böyle hayal etmiyordum, “Biraz yaşlanmıştır” diye düşündüğüm için ve altındaki arabayı da görünce de çok şaşırmıştım…
O da şaşkınlığımı anlamış olacak ki, “Hayat bazen insanın istediği gibi olmuyor baba” diyor…
Gerçekten de öyle oluyormuş, benim yıllar önce tanıdığım ele-avuca sığmayan Ali Can gitmiş yerine daha başka bir başka Ali Can gelmiş…
* * *
Biniyorum ‘Audi’ye, -daha önceleri bindiğimi ise hiç hatırlamıyorum ya- geçen hafta bir buçuk saatte gittiğim Üsküdar’a ‘Audi’nin ve Ali Can’ın hüneriyle, yirmi beş dakikada geliyoruz…
Ali Can da yıllardır Üsküdarlı olmanın avantajıyla arabasını park edecek yeri şıp diye buluveriyor…
Otoparka yakın; tekke mi, dergâh mı desem bilemiyorum, alışa geldiğimiz çay ocağına da benzemeyen bir mekânda, kendimi beyaz takkeli, entariyi andıran değişik renkte cübbeli insanların arasında buluyorum.
Top sakalımdan tutun da, baştan aşağı iyice bir incelemeden geçtiğimi fark ediyorum…
Bereket Ali Can gazeteci olduğumu, araştırmayı sevdiğimi, neredeyse tüm seceremi anlatınca oradakilerin bakışları da hemen değişiverdi…
Ali Can’ın verdiği güvenceyle olsa gerek -ki öyle olduğuna da eminim- aralarındaki muhabbetlerini sürdürmeye devam ediyorlar, sohbetleri de gördüğüm kadarıyla; din-iman- ahiret üzerine…
* * *
“Alican, nasıl oldu da dünya nimetlerinden elini-ayağını çekip uhrevi işlerle uğraşıyorsun” dememle konuya girip anlatmaya başlıyor…
“Uzun hikâye baba, biz kaçarak evlendik. Babasının ve akrabalarının durumunu bilmiyordum ilk zamanlar. Barıştıktan sonra ailelerine katılınca anladım durumu. Eşimi de çok seviyorum çocuk olunca da çektim elimi-ayağımı yaptığım işlerden. Memnunum da doğrusu, gördüğün o insanların arasında bir yerim var, sayılıyorum seviliyorum. Arada sırada buraya gelip onların sohbetlerine katılınca daha da çok seviyorlar.”
Sohbeti iyice koyulaştırıyoruz…
-Ev falan aldın mı bari?
“Kayınpeder dairesinin birini bize verdi, anlayacağın kira derdi yok baba”
-Buna sevindim işte, yoksa emekli maaşıyla İstanbul’da hem kira verip hem de araba almak kolay iş değil.
“Allah razı olsun onlardan, kaynanam da kayınpederden saklı elektrik, su parasını ödüyor. Kayınbiraderin de hipermarketi var, günlük nevaleyi de oradan sağlıyoruz.”
-Okula giden çocuk falan var mı?
“Sağ olsun baldızın eşinin de durumu yerinde, çocuğun okul masraflarını da onlar karşılıyor.”
-Ebru’yla yaşıt kızın olmalı.
“Kızım da rahat baba, damat hayır işleri ile uğraşıyor, ihtiyaç sahiplerine dağıtmak için yardım toplayıp onları sevk eden kurumda görevli.”
-Rahat bir yaşantın var anladığım kadarıyla.
“Kahve alışkanlığım yok, buraya gelince de çay kahve parası almıyorlar, biz de karı-koca aldığım emekli maaşıyla kıt kanaat geçinip gidiyoruz işte. Senin anlayacağın, geçmiş günlerimi hatırlayınca bu günlerime şükrediyorum, kısmet işi bu, alın yazısı işte.”
Kıt kanaat geçinen insanın bindiği bir marka olamadığı için de, “Peki altındaki ‘Audi’ de neyin nesi ki?” diyorum ister istemez…
“Babanı seçme şansın var mı Sayim baba, ama kayınpederini seçme şansın var.” cevabı ise şaşkınlığımı bir kat daha artıyor…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —