12 Eylül'ün sonrasını alet dağıtımındaki yanlışları, günahsız yere asılanları, işkence görenleri, hapis yatanların gerçeğine isyan ediyoruz haklı olarak
12 Eylül öncesi ve sonrası da Başkent'te gazetecilik yapıyordum, Basın Kartımdaki çalıştığım gazetenin adı yüzünden neler çektiğimi ben, ailem ve bir de Allah bilir
12 Eylül öncesini büyük kentlerde yaşamayanlar bilemezler, sokağa çıkamaz haldeydi insanlar, oturduğun semt bile çok önemliydi
12 Eylül öncesinde de, sonrasında da mağdur olanlardan birisiyim. Ama Şövenist' duygularla, Temcit Pilavı' gibi yaşadıklarımı ısıtıp ısıtıp önünüze getirmenin bir anlam ifade etmeyeceğini de biliyorum.
Bir de 12 Eylül'den önceki durumunu göre bilmek için madalyonun öteki tarafını çevirip bakarak, yaşanan gerçeklere bir göz atalım, hatırlamadıklarım da olabilir
* * *
12 Eylül ihtilali öncesi halk sağ sol diye ikiye ayrılmamış mıydı?
Her gün çatışmalarda insanlar ölmüyor muydu?
Parlamento tam çalışamıyor, Cumhurbaşkanı bile seçemez durumda değil miydi?
Bakanlar gensoru ile düşürülmüyor muydu?
Siyasi istikrar var mıydı?
Suikastlar sonucu ülkenin önde gelen aydınları, gazetecileri öldürülmüyor muydu?
Türkiye`de iç savaş provaları başlamamış mıydı?
Kahraman Maraş, ve Çorum olaylarını unuta bilir miyiz?
Maraş olaylarındaki saldırılar sonucunda resmi verilere göre 150, resmi olmayan beyanlara göre ise 500 insan öldürülüp, 176 kişi yaralanırken, Alevilere ait 200`ün üzerinde ev yakılıp, 100`e yakın işyeri de tahrip edilmedi mi?
Milliyetçi Hareket Partisi`nin önde gelen isimlerinden Gün Sazak`ın (27 Mayıs 1980) Ankara`da Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKC) tarafından öldürüldüğü iddiası üzerine Çorum`da da gerginlik artıp, 1980 Mayıs-Temmuz aylarında meydana gelen, siyasi ve dini temelli olarak olaylar çıkmadı mı?
Ülkücülerin, Alevi Mahallesi olarak bilinen Milönü Mahallesine saldırması üzerine, çoğu Alevi olmak üzere resmi kaynaklarca 57 sol görüşlü yurttaşın ölümü ve yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanan olaylar cereyan etmedi mi?
8 Ekim 1978 günü, Türkiye`nin yakın tarihindeki bir katliam olarak geçen Bahçelievler katliamında; Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan, Salih Gevence isimli gençlerden biri havluyla boğularak, dördü kafa hizasından kurşuna dizilerek, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmedi mi?
Öğrenciler sağ sol diye ikiye ayrılmış, birbirlerini öldürmüyorlar mıydı?
POL-BİR (Sağcı polisler), POL-DER (Solcu polisler)diye polisler ikiye ayrılmamış mıydı?
Solcu polisler solcu teröristleri, sağcı polisler sağcı teröristi korumuyorlar mıydı?
Öğretmenler de; TÖB-DER, TÖB-BİR diye sağcı solcu diye tanımlanmıyor muydu?
Sağ sol hareketlerini çirkin politikacılar yönlendirmiyorlar mıydı?
Özellikle büyük şehirlerde insanlar sokağa çıkabiliyorlar mıydı?
2 bin 282 sağcı, 4 bine yakın solcu öldürülmüştü bu savaş provasında, hesabını verecek hükümet var mıydı?
12 Eylül 1980 öncesi annelerinin, babaların, kardeşlerin içi yanmıyor muydu?
Sonuç olarak, 12 Eylül'de Türk Silahlı Kuvvetlerinin başında Genel Kurmay Başkanı olarak Kenan Evren vardı, O ve ordu iç savaş provasının devamı önleyip daha on binlerce annenin yüreklerine kor düşmemesini önlemiş olmadı mı?
Şimdi 12 Eylül'ü ve Kenan Evren'i öldükten sonra eleştiriyoruz
12 Eylül sonrası adaletsizlikten söz ediyoruz, öncesinden bahseden yok!
12 Eylül'ün bu ülkede yaşanmasına olanak verenleri es' geçiyoruz?
Oysa 12 Eylül'ün gerçekleşmesi için o kadar neden vardı ki saymakla bitmiyordu