BEDİRHAN AYDIN
Tarih: 04.12.2012 00:00
KULLUĞUN ÖZÜ
Dua kelime olarak çağırmak, davet etmek, dilemek, istemek gibi anlamlara gelir. Terim olarak dua, yaratılmış insanın bütün benliği ile Yüce Allah`a yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması demektir.
Dua; insanın, Yüce Allah`a seslenmesi, ondan dilekte bulunması, sevincini, üzüntüsünü onunla paylaşması, iletişim kurması ve ona sığınmasıdır. İnsan, kendi acizliğinin, güçsüzlüğünün farkına vardığı her durumda güçlü, yüce bir varlığa durumunu arz etme ve ondan yardım isteme ihtiyacı hisseder. Böyle durumlarda sonsuz bir güç ve sevgiyle evreni kuşatan Yüce bir varlığın olması onu rahatlatır. Hiçbir kaygı ve korku taşımadan her türlü dileğini ona bildirir. Bu bakımdan dua, Yüce Allah ile kurulan bir konuşma, bir diyalogdur. Sınırlı, sonlu bir varlık olan insanın, özel bir iletişimle sınırsız ve sonsuz kudret sahibi Yüce Allah`a halini, isteklerini sunmasıdır. Yani dua eden insan Allah`a durumunu bildirirken onunla konuşmakta, aracısız doğrudan, kendi durumunu bizzat kendisi anlatmaktadır.
Dua yalnızca Allah`a edilir. Yüce Rabb`imiz Kur`an`da "Gerçek dua ancak onadır..." (Ra`d suresi, 14) buyurmaktadır.
Dua, etme ihtiyacı insanın yaratılışında vardır. Bu sebepledir ki, bütün dinlerde dua mevcuttur. Üstün bir varlığa inanan her insan şu veya bu şekilde dua eder. İnsanlar hayatları boyunca, üstesinden gelemeyecekleri birçok şeylerle karşılaşmakta, keder, sıkıntı, acz ve ümitsizliklere maruz kalmaktadırlar. Yüce Allah şöyle buyurur: "İnsana bir darlık dokunduğu zaman yanı üzere yatarken, otururken yahut ayakta bize yalvarır, ama biz onun sıkıntısını giderince sanki kendisine dokunan bir darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamış gibi hareket eder. İşte aşırı gidenlere yaptıkları iş böylesine süslü gösterilmiştir." (Yunus, 10/12)
"(Denizde) onları gölgeler gibi dalgalar sardığı zaman dîni yalnız kendisine has kılarak Allah`a yalvarırlar. Fakat o, onları kurtarıp karaya çıkarınca içlerinden bir kısmı orta yolu tutar, (birçoğu da inkâr eder). Zaten bizim ayetlerimizi (öyle) nankör gaddarlardan başkası inkâr etmez. " (Lokman, 31/32)
Bu âyetlerden de anlaşıldığı gibi dua, insanda fıtrîdir ve özellikle sıkıntılı anlarda Allah`a dua etmek, sadece samimî olarak Allah`a inananlara has bir durum değildir. Allah`a ortak koşanlar da bu gibi durumlarda Allah`a yönelir ve O`na dua ederler.
Dua ettikten sonra insan gönlünde bir ferahlık ve serinlik hisseder. İsteğinin yerine getirileceği konusunda ümidi artar. Bu yönüyle dua, insana bir şifa ve rûhî bunalımlara karşı koruyucu bir sağlık tedbiridir. Bu nedenledir ki, dua etmeyen toplumlar rûhen çökmüş toplumlardır.
Dua eden insan, Allah`ın üstün gücü ve insana verdiği değer karşısında ona olan ihtiyacını kalbinin derinliklerinde hisseder. Böylece Allah`a sevgisini ve saygısını somut bir şekilde gösterir. Bu durum onu Allah`a yakınlaştırır. İnsanın Allah ile arasındaki iletişimi daha canlı ve sürekli hale gelir. Her an onun varlığının farkında olması insana yaşama sevinci verir.
Özetle dua insan ile Allah arasındaki iletişimi sağlayan en önemli ibadettir. Bu nedenle ibadetlerin özü ve en değerlisidir. İnsan hangi dilde ve ne şekilde dua ederse etsin, Allah onu duyar ve dualarını kabul eder. Duanın içten, samimi, bilinçli, sürekli olması gerekir. İnsan, sevinçli-üzüntülü, mutlu-mutsuz olduğu anlarda her zaman ve her yerde dua edebilir. Bir başka varlığa ihtiyaç duymadan, Allah`la aracısız iletişim kurarak isteklerini kendisi iletebilir.
Âyet ve hadîslerde dua teşvik edilmiştir: "Rabbiniz, şöyle buyurdu: Bana dua edin, size cevap vereyim (duanızı kabul edeyim)" (Mü`minûn, 23/60). Bazen dualarımız kabul olmuyor, bunun nedeni nedir?
Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Allah her duaya cevap verir. Fakat kabul etmek, hem aynı isteği vermek, Cenâb-ı Hakkın hikmetine bakar. Meselâ, hasta bir çocuk seslenir: "Ey hekim, bana bak." Hekim "Buyur," der. Ne istersin?" diye çocuğa cevap verir. Çocuk "Şu ilâcı bana ver" der. Hekim ise, ya istediğini aynen verir. Yahut onun menfaati için ondan daha iyisini verir. Yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. İşte, Cenâb-ı Hakk, sonsuz hikmet sahibi, hazır ve nazır olduğu için, kulun duasına cevap verir. Yalnızlık ve kimsesizlik dehşetini, varlığıyla ve cevabıyla huzura çevirir. Fakat insanın heves ve arzularının baskısıyla vermez. Kendi hikmeti gereğince, kulun dünyadaki isteklerinin ya aynısını veya daha iyisini verir veya hiç vermez. Fakat dua bir ibadet olduğu için asıl karşılığı âhirettedir. Herkes duanın sevabını orada bulur.
Dua insan hayatında çok önemlidir. Bir devlet büyüğünün karşısına çıkmak için, çok kişilerle görüşmek gerekir. Belki randevu almak, aracı koymak lazım gelir. Lakin Alemlerin Rabbi olan Allah`ın huzuruna çıkarken, hiç aracısız, perdesiz, manisiz, engelsiz bir şekilde istediğimiz anda ellerimizi kaldırıp dua lisanıyla O`ndan istek ve taleplerde bulunabiliriz. O halde şimdi dua zamanı
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —