Erhan Göçmen
Tarih: 16.05.2012 00:00
Suriye- Türkiye- Irak ve İran
Osmanlı`nın parçalanmasına müteakip adeta cetvelle çizilen ve şekillendirilen Orta Doğu bu gün hala sorunlarını çözememiş bir bölge olarak içinde barındırdığı onlarca sorunu ile birlikte çevresi ülkeleri de yanında sürükleyerek tarihteki yolculuğuna devam etmektedir. Bağrında böylesine çözümsüzlükler barındıran bir bölgede maalesef ülkemiz Türkiye olarak işimiz çok zor.
Baktığımız zaman bu denli çok komplike sorunlar karşısında en doğru yolun arayışı için atılabilecek adımlar konusunda herkesin değişik önerileri olabilir ancak sırtında bir ülkenin sorumluluğunu taşıyanlar için taktir edersiniz ki bu işler çok daha zor olmalı. Hele hele sonuçlarının alınması ancak uzun yıllar sonrasına sarkabilen uluslar arası sorunlarda bu işlerin çok daha riskli olabileceğini hepimizin iyi bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Örneğin bu gün Türkiye Suriye ilişkileri nerden nereye geldi ve yarın hatta gelecekte neler olabilir noktasında kimsenin net bir şey ortaya koyamadığı gibi bu yönde işaretlerde orta da yok..
Ve Irak`ta da benzer durumlar var. Erbil Bağdat arasında ipler günden güne geriliyor. Türkiye bu ikilem içinde kendisine nasıl bir rol biçecek ve bunu diğer ülkelere nasıl anlatacak maalesef yine ortada net bir ışık göremiyoruz.
İran konusundaki gelişmelerde önemli. Dünyanın dayatması sonucu enerji alımlarımızı azaltıyoruz, tamam ama Malatya`ya konulan füze savar sistemleri konusunda İran derken şimdi Rusya`nın da itirazları var gündemde. Tabi ki İran derken Suriye ile aramızdaki artan sürtüşmeleri konuşurken Suriye üzerindeki İran etkilerini de hesaba katmamız gerekiyor.
Tabi birde işin bizleri zorlayan NATO gibi devasa bir organizasyona bağlantılarımızda var. Hepsinden de önemlisi böylesi çok uzun sınırlarımız olan komşularımızla bir de ekonomik ilişkilerimiz söz konusu.
Elbette birer cümle ile bu sorunları açıklayabilmenin mümkünatı olamaz ama şunu iyi bilelim ki Türkiye olarak çok kolaycı bir tavırla aman kenarda kalalım, fazla burnumuzu sokmayalım gibi bir düşünce bağlamında böylesi bir bölgede çok fazla gerçekçi politikaların üretilemeyeceğini de iyi bilmemiz gerekiyor.
Bakınız bu gün çok değil yaşadığımız şu son 5 yılı şöyle biraz hatırladığımızda başta Libya olmak üzere ne İran ne Irak ne de Suriye üzerinde sadece bizlerin değil bu gün dünyayı yönetenler dediğimiz ABD, Rusya ve İngilizlerin bile etkili politikalarını göremiyoruz.
Demem o ki artık güçsüzlerinde güçlü devlet politikaları olabildiği gibi güçlü görünen devletlerinde güçsüz politikaları olabiliyor. Ama bazen ürettiğiniz siyasi arayışlar, politikalar güçlüde olsa bunlarında para etmediğini ve ne yazık ki sonuçları silahların tayin ettiğini de iyi biliyoruz.
Öte yandan savaşların sadece yıkımdan başka bir şey üretmediği de bu günün dünyasında iyi bilinmekte ama gelecek için can derdinde olan güçlü ülkeler ne yazık ki cananları pek düşünmedikleri de ayrı bir gerçek.
Sonuç olarak dış politikanın önemli olduğunu, soğumuş, bekletilmiş veya önceden hazırlanmış statik politikalarla değil, değişen her duruma göre mutlaka yeniden değerlendirmelerle güncelleşmesi yapılarak dinamik politikalarla yolumuza devam edilmesini ben çağın değişimi olarak görüyorum.
Ve son olarak bu gün anneler günü olması nedeniyle tüm annelerimizi kutluyor ve onların yaşamları boyunca evlatlarına karşı gösterdikleri hoşgörü, yardımseverlik ve yine evlatları için hayatları boyunca gösterdikleri mücadele gibi yüce annelik duyguları karşısında saygıyla eğiliyorum.
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —