2022 yılının denizlerimiz için parlak geçmediğini söyleyen Sarı, “Küresel iklim değişikliği dediğimiz felaket dünyada en çok denizleri etkiliyor. Bizim denizlerimizde bundan payını alıyor. Denizler ısınıyor ve ısındıkça da tür çeşitliliği değişiyor. Sıcaklığı dayanıklı türler adapte olup daha rahat gelişirken, sıcaklığa dayanıksız türler ne yazık ki azalıyor. Diğer taraftan bizim Akdeniz’le Kızıldeniz arasında bir bağlantı var. Yani aslında biz Süveyş Kanalı ile Hint Okyanusu’nu Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na bağlamış oluyoruz. Süveyş kanalından geçen göçmen balıklar var. Bu balıklar uzun süre İskenderun Körfezinde kaldılar. İklim değişikliğine bağlı olarak sıcaklıkların artması ve doğal düşmanlarının avcılıkla azaltılmasından dolayı hem batıya hem de doğuya yöneldiler. Bunların sayısı bundan on yıl kadar önce 30 civarındayken, şimdi 70’i geçmiş durumda. Sadece balıklardan bahsediyorum. Bunlar Antalya Körfezinden Güney Ege’ye doğru yöneldiler.
Ne yazık ki, şu anda İzmir Körfezine kadar ulaştılar. Sonra ki hedef Edremit Körfezi ondan sonrada Çanakkale Boğazı’ndan Marmara’ya yönelecekler. 2022’de bu göçmen balıkların sayısının daha da arttığını ve daha da kuzeye doğru çıktıklarını vurgulayalım.” dedi.
Balıkçılık sektörünü de değerlendiren Sarı açıklamasında şu bilgileri aktardı: “Diğer taraftan bütün denizlerimizde biz balıkçılık kaynaklarımızı aşırı sömürüyoruz. Aşırı avcılık bütün denizlerimiz için geçerli. Türkiye’nin çok güçlü bir balıkçılık filosu var. Bununla iftihar ediyoruz ama bu balıkçılarımız artık Türkiye’nin çevresinde ki denizlerde balık bulamaz hale geldi. Girdi maliyetlerinin artması balıkçıları zor duruma düşürünce onlarda aşırı avla bunun bedelini denizden almak istiyor. Eğer balıkçıları bir taraftan açık denizlere yönlendirmezsek ve onları sübvansiyonlarla desteklemezsek ne yazık ki kısa süre içerisinde denizlerimiz içinde ekonomik anlamda kıymetli balık türleri olmayan habitatlara dönüşmek üzere. Bunu bütün denizler için söyleyebilirim. 2022’de denizleri daha az kirlettik demeyi çok isterdim ama kirlilik bütün hızıyla devam ediyor. Denizleri sihirbaz zannediyoruz. Bütün kentlerin ve sanayilerin atık su arıtma tesisleri ne yazık ki yeterli düzeyde değil ve biz ürettiğimiz bu atıkları denizlere yüklemeye devam ediyoruz. Denizler atık taşıma kapasitesinin sınırına geldi ve geçiyor. Eğer bu şekilde devam edersek 2021 yılında Marmara’da ne olduğunu gördük. Müsilaj felaketi bütün Marmara’yı sardı ve hepimiz bu Marmara’nın hali ne olacak diye çok kaygılandık. Denizlerin genel durumu bu şekilde. Bütünsel anlamda denizleri yönetmek için harekete geçmemiz gerekiyor. Yani denizi karadan ayıramayız. Çünkü tarımda kullandığımız zehirli kimyasallar, ilk önce akarsulara oradan da denizlere karışıyor. Bu yüzden bütünsel bir bakış açısıyla doğanın sınırlarını zorlamayacak bir proaktif yönetim anlayışıyla denizlerimizi yönetmemiz lazım.”
Haber Merkezi