Tarih: 22.01.2019 17:54

Balıkesir ilinde kanserle mücadele başarıyla sürüyor

Facebook Twitter Linked-in

Balıkesir İl Sağlık Müdürü Uzman Dr. Mehmet Burak Öztop, 2018 yılında Balıkesir´de kanserle mücadelede yürütülen çalışmaları basınla paylaştı.
Öztop, ?Kanser günümüzün önemli bir halk sağlığı sorunu olup, sebebi bilinen ölümler sıralamasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıp, öldürücülüğü yanında bıraktığı sakatlıklar ve tedavisindeki yüksek maliyetler nedeniyle iş gücünde ve ülke ekonomisinde çok ağır kayıplara neden olmaktadır. Kanser konusunda toplumda farkındalık sağlanması, toplum bilincinin geliştirilmesi ve kanser taramaları, kanserle mücadelede en etkili yöntemlerin başında gelmektedir. Ülkemizde de Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği üç kanser türünde tarama yapılmaktadır.? dedi.
Balıkesir´de kanser tarama çalışmalarının Aile Sağlığı, Toplum Sağlığı ve Sağlıklı Hayat Merkezlerinin yanı sıra İlçe Sağlık Müdürlükleri ile tüm hastanelerde ücretsiz olarak yapıldığını hatırlatan Öztop, ?2018 yılında Balıkesir meme kanseri taraması hedef nüfusuna giren 40-69 yaş 121.784 kadından il genelinde toplamda 50.642 (hedef nüfusun % 41,58 kişi taranmıştır. Serviks kanseri taraması hedef nüfusuna giren 30-65 yaş 60.542 kadından il genelinde toplamda 42.372 (hedef nüfusun % 70) kişi taranmıştır. Kolon kanseri taraması hedef nüfusuna giren 50-70 yaş kadın-erkek 158.079 kişiden il genelinde toplamda 50.866 (hedef nüfusun % 32,16) kişi taranmıştır. 2018 yılında Bakanlığımızın taşıma için ilimize gönderdiği taşıma aracı ile 20 ilçemizden tarama gruplarını taşıyarak hizmet sunulmuştur. Kanserde yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleri cerrahi, radyoterapi ve kemoterapidir. Uygulanacak tedavi yöntemi hastaya, kanser türüne ve evresine göre değişir. Hastaların hekimlerin kararına uyması, halk arasında dolaşan yanlış ve kulaktan dolma bilgilere riayet etmemesi gerekir.? bilgisi verdi.
Hastalarda zaman zaman, biyopsi yapıldığında hastalığın sıçradığı, kötüleştiği ya da dağıldığına ilişkin korkular ortaya çıksa da bu korkuları destekleyen bilimsel çalışmaların bulunmadığını belirten Öztop, ?Açık cerrahi yöntemle yapılan biyopsiler de iğneyle yapılan biyopsiler de kanserin yayılmasına ya da kötüleşmesine neden olmaz. Saç boyası, parfüm gibi ürünlerin kansere neden olduğuna ilişkin iddialarda bulunmaktadır. Her türlü toksik maddenin, hücre ve DNA üzerinde olumsuz etkisi vardır. Bu yüzden toksik maddelerden ne kadar uzak durursak, o kadar sağlıklı yaşamak mümkündür. Bununla birlikte saç boyaları ve deodorantlar gibi kozmetik maddelerin birebir kanser türleriyle ilişkisi hiçbir araştırmada gösterilmiş değildir. Kansere yakalandıktan sonra bir daha iş yaşamına dönülemeyeceği iddiaları da doğru değildir. Artık birçok kanser hastasına, tedavi tamamlandıktan sonra, yaşıtları kadar yaşam beklentisi vaat edilmektedir. Örneğin, meme kanserinde bazı koşullarla tedavi tamamlandıktan sonra hastalığın geri gelmeme olasılığı son derece yüksektir. Ayrıca, son yıllarda geliştirilen hap şeklinde olan, yutulabilen kanser ilaçları sayesinde, hastalar günlük aktivitelerini kısıtlamadan, yaşam kalitelerini koruyarak işlerine devam edebilmektedir. Anne sütünün de kanser tedavisinde kullanılabileceğine ilişkin bilimsel bir dayanak yoktur. Kanserde genetik faktörlerin etkisinin bulunduğunu ancak çok özel durumlar dışında ebeveynin kanser olmasına bağlı çocuklarında da kanser görüleceğine ilişkin bilgiler doğru değildir. Hasta yakınlarının ?morali bozulur, daha kötü olur´ inancıyla hastadan tanıyı saklanması da yanlış olup, hastanın kendisi için en uygun tedaviyi seçme ve karar verme hakkı vardır. Kanser, enfeksiyon hastalıkları gibi bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu nedenle kanserli hasta ile günlük yakın temas kansere yakalanma açısından risk oluşturmaz. Birtakım mikroorganizmaların neden olduğu kanserler vardır ve bu organizmaların bulaşmasıyla bu kanserlere ait risk artabilse de bu bilgi kanser bulaşıcıdır gibi bir algı oluşturmamalıdır. Öte yandan kanser hastalarında, kemoterapi ya da radyoterapi birtakım yan etkilere neden olsa da onların yakınlarıyla temasını engelleyen bir durum söz konusu değildir. Hatta hastaların en fazla desteğe ihtiyaç duyduğu bu zorlu süreçte, yakınları onlara daha fazla ilgi göstermelidir. Bitkilerle hazırlanan kürlerin tıbbi tedavi yerine kullanılmasının da kesinlikle doğru bir uygulama değildir. Kemoterapi esnasında doktora danışmadan bu bitki kürlerini kullanmak tehlikelidir çünkü bu bitkiler ilaçlarla etkileşerek ilaçların etkisini azaltabilir veya ilaçların etkisini vücuda zarar verecek oranda artırabilir. Bu yüzden kanser tedavisinde mutlaka onkoloji uzmanlarının uygun gördüğü tedavi ve öneriler dikkate alınmalıdır. Kanser tedavisinde ?sadece alternatif tıp yeterlidir´ düşüncesi yanlıştır. Bazen uygulanan bitkisel tedaviler hastaların karaciğer, böbrek gibi organlarında fonksiyon kaybına neden olabilir. Bu nedenle hastaların hekimlere başvurmadan bu yöntemleri tercih etmemesi önemlidir.? diyerek sözlerine ekledi.
Haber Merkezi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —