Tarih: 07.06.2012 00:00

CHP Milletvekili Akova; Kazdağları, maden arama şirketlerinin kuşatması altında

Facebook Twitter Linked-in

CHP Balıkesir Milletvekili Av. Ayşe Nedret Akova, 02-03 Haziran 2012 tarihlerinde gerçekleştirilen Kaz Dağları Ulusal Çalıştayı`nda konuşmacı olarak görev aldı.
"Madencilik Faaliyetlerinin Kaz Dağlarına Etkileri" hususunda sunum yapan Akova, konuşmasında başlıca şu konulara değindi:
"Kaz Dağları çok fazla maden arama izni verildiği ve halen yapılan maden aramalarında da çevrenin ve doğal dokunun tahrip edildiği ve uzun dönemde de insan ve hayvan sağlığının tehdit altında olduğuna dair şikâyetler tarafımıza iletilmektedir. Bu nedenlerle, Başbakan tarafından cevaplandırılması için, yazılı soru önergesi verdim. Halen hükümet hepimiz için önemli olan bu sorulara cevap vermemiştir. Bu soruların cevabı, önce çevre ve insan mı diyoruz, yoksa Maden şirketlerinin karı mı diyoruz, buna cevap verecektir.
Çevreye zarar verecek şekilde arama ve üretim yapan madencilikten elde edilecek kısa dönemli gelir ile uzun dönemli çevre, insan ve hayvan sağlığına verilen zarar düşünüldüğünde, peynir ekmek dağıtır gibi maden arama ve çıkartma ruhsatının verilmesini anlamak mümkün değildir. ÇED toplantılarında öncelik doğa ve insan yaşamına verilmelidir. ÇED raporu almak için gerekli halk toplantıları prosedür olarak düşünülmemeli, doğa ve insan yaşamına verilen değer açık bir şekilde gösterilmelidir. Halkın havasına, suyuna, toprağına, hayvanlarına ve kendisine zarar verecek her türlü madencilik faaliyetine karşıyız. Dağlarımızdaki, vadilerimizdeki, akarsularımızdaki, ormanlarımızdaki her türlü talana hep beraber dur demeliyiz. ÇED toplantıları öncesi halka iş vaat edilmesi, yoksul olan, iş bulma umudu kalmayan halkın kandırılmasına sebep olmaktadır. İş umuduyla kandırılan bölge halkı, uzun dönemde bölgeye verilecek zarar yüzünden, toprağının, suyunun, havasının zehirlenmesi yüzünden daha da yoksullaşmaktadır. Uzun dönemde maden şirketleri zenginleşmiş; bölgenin doğal kaynakları tüketilmiş; geriye kirletilmiş, tahrip edilmiş doğa kalmaktadır. Devlet politikası olarak öncelik insan ve çevre sağlığı ve koruması olmalıdır. Ne yazık ki devlet politikası olarak öncelik maden şirketlerinin karlarına kar katması olmaktadır. Ülkemizde 80`li yıllardan bu yana izlenen neoliberal politikalar yüzünden birçok alanda olduğu gibi, çevre ve tarım alanları en büyük tahribatı görmüştür. Özellikle AKP iktidarı döneminde hız kazanan özelleştirme uygulamaları yüzünden her türlü karlı kamu kurumu satılırken, sıra ormanlarımıza, sularımıza, madenlerimize, yer altı zenginliklerimize gelmiştir. Ülkemizin yüzölçümünün yaklaşık yarısı kadar maden arama ruhsatıyla, topraklarımızın denetimi çoğu yabancı olan maden şirketlerine verilmiştir. Dağların içi oyularak maden araması ve siyanürlü yöntemle çıkartılması hem çevrenin doğal güzelliğini tahrip edecek, hem de uzun dönemli olarak çevreyi zehirleyecektir. Biliyorsunuz bir sene önce Kütahya gümüş madeninde siyanür Havuzu çökünce yaşananları, çevre köyler tahliye edilmek istendi. Çevreye verdiği zarar halen açıklanmadı. Aynı şeyler burada da yaşanacaktır. Tarım toprakları bir daha işlenemez hale gelecektir. Hayvanlarımız otlanınca, ölecektir. Tarım ve hayvan üretim değerimiz azalacaktır. Bizler kendi yaşamımıza, havamıza, suyumuza, toprağımıza, hayvanımıza, insanımıza sahip çıkmadıkça, doğamızı tahrip eden yabancı şirketler hiç sahip çıkmazlar. Kaz Dağları başta altın madeni arayıcıları olmak üzere maden arama şirketleri kuşatması ile karşı karşıya kalması endişe vericidir. Doğal dengeye geri döndürülemeyecek şekilde zarar veren madencilik faaliyetlerinin engellenmesi için güç birliği yapmamız gereklidir."


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —