Tarih: 09.11.2012 00:00
CHP Milletvekili Gümüş, Komisyonda konuştu
CHP Balıkesir Milletvekili H. Ahmet Gümüş, Diyanet İşleri Başkanlığı, TİKA ve Yurt Dışı Türkler hakkındaki görüşlerini açıkladı.
Gümüş`ün, Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı konuşmadan önemli notlar:
TİKA, yani Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı, yasası bir kanun hükmünde kararname ile kurumlarımızdan biri. Son dönemde yasama çalışmaları o kadar fazla baypas edildi ki artık sayısını biz de karıştırdık. Hizmet birimleri değiştirilen TİKA`nın büründüğü şekil bizlere hükümetin yurtdışı politikasını bir anlamda özetlemektedir. TİKA`nın yurtdışı faaliyetlerinde, akraba topluklarla olan ilişkilerimizden ziyade Ortadoğu ülkelerine verilen önem söz konusudur. Bu da tıpkı Milli İstihbarat Teşkilatı`mıza ilişkin görüşmelerde ifade ettiğim gibi, dış politikada her nasıl olduysa hükümet politikası haline getirilen bölgesel, adeta yayılmacı izlenim veren, ama şapkadan başka tavşanların çıkma ihtimalinin yüksek olduğu davranış tarzı dünyanın bugünkü güç karmaşası içinde, süper güçlerin insiyatiflerinin bizim bölgeye yansımasıdır. Daha sade söyleyeyim; bu politikaların bizim değirmenimize su taşıyacağı konusu şüphelidir. Yarın süper güçlerin bölge politikası değiştiğinde bizim çaba ve emeklerimiz ne olacaktır?
Ne gariptir ki, Türkiye`nin dış politikası, bütün dünya, yeni şartlar nedeniyle tezlerini değiştirirken; ulusalcılık bitti diyen bir bakana emanettir.
Sanıyoruz birileri Yurtdışındaki Türklerle ve Akraba Topluluklarla devlet adına geliştirilebilecek ilişkilerin sakıncalı olduğu görüşündedir ya da bu görüş bir şekilde empoze edilmektedir. TİKA`nın, insan hakları mücadelesi veren Uygurlulara sırtını dönmesi, tabloyu ortaya koymaktadır.
Dış Türkler ve Akraba topluluklarla ilişkili verilen sözler tutulmaz ve hatta yasaklamalar söz konusu edilirken İslami Cihad, Hamas gibi radikal örgütlerin liderlerinin ve üyelerinin Türkiye`ye gelmesi organize ediliyor. Suriye iç savaşından kaçan Arap mültecilere Hatay ve Kilis`te mülteci kampları kurarken, ne hazindir ki haklarında Çin yönetimi tarafından gıyabında idam cezası verilen birçok Uygur Türküne Türkiye`de oturma hakkı verilmiyor. Konu Suriye olunca mangalda kül bırakmayan AKP Hükümeti, konu dış Türkler olduğunda anlamazdan geliyor.
Bugün gelinen nokta hükümet politikasının başta Suriye olmak üzere bütün Ortadoğu`da duvara toslamakta olduğudur. Tahmin ederiz ki; AKP içinde Suriye`nin zannedildiği kadar kolay lokma olmayacağını düşünenler ve hükümeti bu konuda uyaranlar olmuştur. AKP`nin kendisinin batılı güçlerin vazgeçilmez bir aracı olduğunu Suriye`de ispat etme dürtüsü bu uyarılara da kulak asmasının önüne geçmiş olacak ki, bu politikalarda ısrar edilmiştir. Biz hükümetin Suriye karşısındaki ısrarcı ve anlaşılmaz tutumunu, gelişmiş ülkelerin gündeminde kalmak ve gerçekte bozuk olan ekonomik ve sosyal yapıyı yapay dış desteklerle bir müddet daha ayakta tutmak ve böylelikle hükümeti sürdürebilmek kaygısı olarak açıklıyoruz. Ancak, ne var ki; ortada hatalı bir hesap vardır. O da Türkiye Cumhuriyeti`nin bu şekilde yönetilemeyeceğidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, devletimizin bir kurumudur
Diyanet İşleri Başkanlığı, laik demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti`nin bir kurumudur ve ona göre davranmalıdır. Laiklik, vatandaşlarımızın inanç özgürlüklerinin teminatıdır. Zira Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk laikliği, din, ile dünyevi işleri birbirinden ayrı tutmak olarak tanımlamıştır. Bu tanım insanların dini görevlerini de hakkıyla yerine getirmesini garanti altına almaya dönüktür. Aynı zamanda laiklik dini politikanın kirliliğinden koruyan bir teminat işlevindedir. Tüm bu çerçevede baktığımızda Diyanet İşleri Başkanlığı`nın adeta kabinenin bir bakanlığı gibi siyasi konularda fikir beyan etmesi yani siyasi konulara dini bakış açısıyla yaklaşması laiklikle çelişmez mi? Elbette çelişir.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —