İsmet Koçyiğit CHP Bandırma İl Genel Meclis Üyesi
Yazdıklarımı kaç kişi okur bilemiyorum yine de inadına yazıyorum köylümüzün çiftçimizin feryadını. Tarım esas itibariyle insanın beslenme ihtiyacını karşılamaya yönelik olduğundan hayati önem taşıyan ve bütün ülkeler tarafından vazgeçilmez kabul edilen stratejik bir sektördür. Tarım sektörü politik mülahazalarla değerlendirilen bir alan değildir ve de olmamalıdır. Balıkesir ili ve ülke tarımının geldiği son durumu çiftçiler olarak yaşayarak biliyoruz.
"Çiftçinin rahatı yerinde" parası pulu var tüm bankalar onlara kredi verme yarışına girmişler yeni traktörleri evlerinde çamaşır makinesi tüm elektrikli son model buzdolapları bulaşık makineleri eşleri ise moda takibinde günlerde gezmelerde tarla tapa ekiliyor di-kiliyor bir hafta on günde buğday ayçiçeği üretiliyor gelsin paralar ne ala memleket bunları yazar iken çiftçileri eleştirmek değil bir realiteyi gerçeği anlatmak istiyorum.
Üreticilerin çiftçilerin sistemli bir biçimde bu duruma nasıl getirildiğini şöyle izah edebilirim: Yıl 2002 buğday fiyatı 45 kuruş yıl, yıl 2010 buğday yine aynı fiyatlardadır. Maliyet masrafları ise 7-8 kat artmıştır. Bu fiyatlar harman zamanı düşüyor. Kış aylarında ise yüzde elli artıyor. Bölgemizdeki tüm ürünleri kıyaslarsak büyük farklar yoktur. Sonuç olarak zor günün dostları olan bankalara gidiyor üretici arkadaşım bir istiyor üç veriyor dost ya bir de amorti olarak da traktör kredisi veriyorlar. Yaşamında bir sonraki yıla iyimser bakan sağdıcım "öderim kazanırım" diye olumlu bakıyor yaşama fakat ödeyemiyor bu gelirle ödenmeyeceğini o da biliyor. Ancak yapacak bir şey yok. Borç kültürü görmemiş bilmiyor. Bankadan dost olmaz. Müşteri kar ilişkisi var olduğunu bilmiyor. Borcun günü geliyor tabi ki ödeyemiyor. Bir sürü dost banka var gidiyor alıyor krediyi öbürkü dostuna veriyor böyle sürüp gidiyor tabi ki sonuç kaçınılmaz oluyor iflas. Dedesinin babasının tarlaları yok pahasına elinden gidiyor benim bildiğim gördüğüm borcu olmayan çiftçi hiç yok. Bunların yarısı da tüm mal varlığını satsa dostu olan bankaya borcunu ödeyemez. Suçlu kim? Çiftçi mi üretici mi? Asla ama asla onlar değil. Kim peki? Çiftçimiz çalışkandır. Çalışarak üreteceği ürün ektirilmedi. Pamuk, domates bölgemizin en çok para kazanılan ürünleriyken yok para kazanmıyor çiftçi sistemli bir biçimde sahipsiz bırakıldı yeni dünya düzeni denilen sistemde serbest piyasa ekonomisinde serbestçe soyuldu soyduruldu devleti yönetenler böyle olmasına göz yumdular çiftçi sayısını azaltmak için yapıldı. Üretici sayısı azaldı da ne oldu üretim mi arttı yoksa ülkemiz mi kalkındı insanlarımıza ucuz ürün mü sağlandı ne oldu milyonlarca köylü çiftçi ailesi perişan oldu. Hükümetin çiftçiye bakış acısını ciddiye almıyorum yine de iyimser olmak gerekli. Yeni tarım politikaları uygulayacak bir hükümeti getirmek bizlerin elindedir. 12 Haziran günü tüm çiftçilerin üreticilerin hesap sorma günüdür.
"Peynir ekmek yersen gariban olursun ama peyniri ekmeğin üzerine koyar bir de kürdan saplarsan sosyete olursun"