DÖRDÜNCÜ BÖLÜM AİLE VE VAKIF KURMA KARARI
Ablanızdan devam edelim. Ne söylersiniz ablanızla İlgili.
Ablam Erdek´te ilkokulu bitirdikten sonra Kadıköy´de Fransız Kız Lisesine gitti. Bir yıl sorunsuz okudu. İkinci sene devam ederken kıyafet kanunu çıktı. Oradaki hocaların hepsi dini terbiye görmüş insanlardı. Mesela kadınları saçlarını uzatmaz, keserlermiş. Onlar normal elbise giymeyi reddetmişler. Hükümet de ya kanuna uyarsınız, ya da kapatırım okulu demiş. Uymadılar kanuna, kapattılar okulu. Bu nedenle bir buçuk sene okumuşluğu var ablamın, sonra okumadı. Başka liseye geçmedi. Zamanı gelince evlendi. Taviloğlu diye bir aile var, Karadenizli. Şöyle anlatayım. Bizim serdengeçti gençlerimiz işgal zamanında İstanbul´da silah deposunu basıyorlarmış, bir takaya koyup Anadolu´ya yolluyorlarmış. O taka sahibi Taviloğlu ailesindenmiş. Ama memleket aşkından mı yaptı, kabadayı zorundan mı yaptı bilmiyorum. Devlet bu hizmetine karşılık, Taviloğullarına iki üç tane eski gemi vermiş. Nakliyecilik yapıyorlar. Zonguldak´tan kömür taşıyorlar vesaire. Bir ara hükümet Yunanistan´a erzak yolladı. Yunanlılar aç, kıtlık var. Kurtuluş isimli bir gemiye yükledi. İstanbul´dan hareket etti gemi. Marmara açıklarından geçerken, kaptan içkiyi kaçırmış biraz, koca Marmara adasını görmeyip, toslamış kayalıklara, battı. İçindeki zahirat hepsi gitti. Mahkeme suçunu tespit etmek için dava açtı. Hangi mahkeme Erdek Mahkemesi. Çünkü Erdek´e bağlı Marmara. Marmara´da batan geminin davasını takip etmek üzere sonradan enişte olan Ömer bey Erdek´e gelip gidiyormuş. Birgün savcıyla gezerken karşılaşmış ablamla, "kim bu güzel kız?" diye sormuş. Savcı da "Bu Erdek´in en zengini Mehmet Bey var, eski insanlardandır onun kızı" demiş. Gelip istemişler, babam da vermiş.
Anneniz ile ilgi anılarınız nelerdir?
Annem, çok fedakar bir insandı. Analığın bütün vasıflarını ihtiva eden bir insan. İstanbul´da Kadıköy´de Caferağa Mahallesi Hacı Şükrü Sokağı bir ve beş numaralı evlerde oturuyoruz. Bir numaralı ev Amcamın, Beş numaralı ev halam, büyükannem ve babamın. Amcamın evi ile yan yanayız. Arada bir kapı açtılar, iki ev birleşti. Dışarı çıkmadan biz onlara, onlar bize gelirlerdi. Ben hatırlamıyorum tabii ben kucaktayım, ablam üç yaşında. Amcamın kızı verem olmuş, vefat etmiş. Verem annesine geçmiş, babasına geçmiş, onlar da hastalanmış. Annem korkmuş. Babam Erdek´te yer bakarken annem de arkasından ablamı ve beni almış yanına, gelmiş buraya. Babam annemi karşısında görünce şaşırmış, "Ne geldiniz buraya? Daha bir yer bulamadık, sokakta mı yatacağız?" diye söylenmiş. Erdek´te o sırada yanmış yıkılmış, sağlam kalan bir tane iki odalı ahşap ev var. Annem demiş "Çadır bul, çadırda yatarım, ama çocuklarımı hasta olmasına müsade etmem." Babamın adamlarından birini evinde misafir etmişler bizi. 40 gün orada kalmışlar, sonra zar zor bir ev bulmuşlar, onu biraz tamir etmişler, yerleşmişler. Ben İstanbul´da doğdum, burada büyüdüm. Annem tam bir anaydı, Allah rahmet eylesin.
Şimdi şuna geleyim aile içinde bazı anlaşmazlıklar oldu. Yeğenimin babası enişte, kolej bitirmiş bir insandı ama olgunlaşmış bir insan değildi. İstedi ki bütün malın üstüne otursun. Benim evlenmeme mani oldu, benim malımda onlara kalsın diye. Ve bir gün sözle müdahale ettim. Burada beni anneme şikayet etti. Beni onsekiz sene Ankara´da ağırlayan, yatıran, kaldıran, yemek yediren, misafirime ziyafet çeken bir aile dostum vardı, yazları buraya gelirdi, zaten burada tanışmıştık. Arkadaşım vefat etti, yenge dul kaldı. Onunla evlenirim korkusu harekete geçirdi bunları. Her sene olduğu gibi, burada bir ev yapmıştım iki odalı, orada kalıyorlardı. Enişte korkmuş evlenirim diye. Anneme sormuş "Ne olacak şu Durşen meselesi" dedi. Cevabını verirdim ve Erdek´in "e"sini söyleyemeyecek hale getirirdim. O gücüm vardı. İki ayağına iki kurşun sıkardım, Erdek´e gelirsen bir daha gebertirim derdim. Erdek yasak sana, gelmeyeceksin diyerek kovabilirdim. Ama bu herif ablamın kocası. Sevdiğim yegane varisim olan Refi´nin babası. Hem ablamı kaybedeceğim, hem Refi´yi kaybedeceğim. Ne yapayım? Karar verdim. Ben bu çiftliği alın teri ile bulmadım. Babamdan, anamdan buldum. Çiftliği sahibine iade edeceğim. İnsanların ızdırabını dindirecek tesisler, huzurevleri, hastaneler, vakıf evleri yapmak kaydı ile bir vakıf kuracağım. Mehmet-Zati Vakfı. Allaha şükür kurdum. Huzurevini işletecek insan da buldum. İki Burhan kafa kafaya verdik, huzurevini yapacağım diye. Ama gelin görün ki hükümet ruhsat vermiyor. Ama diş söker gibi yapacağız. Biraz zaman kaybı, biraz da nakit kaybımız olacak, olsun. Dediler ki huzurevini sen yapıyormuşsun, hayır benim değil, Mehmet bey ve Zati Hanım yaptırıyor. Mehmet-Zati Vakfı, Mehmet-Zati Huzurevi olacak. Yarın hastane yapacak duruma gelirse, Mehmet-Zati Hastanesi olacak. Ben sadece vasıtayım.
Devamı Haftaya