Güney Marmara Dayanışması, Muğla/İkizköy’de Akbelen Ormanı’nda, kömür maden sahası genişletilmesi çalışmalarına tepki gösterdi. Bu amaçla Bandırma Cumhuriyet alanında bir basın açıklaması yapıldı.
Nihal Güven Altınkurt tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
“Muğla/İkizköy’de, Akbelen Ormanı’nı tok edecek kömür maden sahasının genişletilmesi çalışmalarına karşı 2 yıldır mücadele veren bölge halkı, dün sabah jandarma ve kesim ekiplerinin müdahalesiyle uyandılar.
Sadece bu bölgede 3 farklı termik santral bulunuyor. Termik santraller için açılan kömür madenleri nedeniyle bölgedeki 12 yerleşim alanı ortadan kaldırılırken, binlerce dönüm ormanlık alan da yok edildi. Maden alanlarında artık ürün ekilemiyor, ağaç dikilemiyor, arıcılık yapılamıyor, hayvan güdülemiyor, bir tutam ot bile yetiştirilemiyor.
Kamu kaynakları, enerji şirketlerine alt yapı oluşturmak için acımasızca yağmalanıyor. Kamu bütçesi kullanılarak şirketler teşvik ediliyor. Enerji, üretim sürecinden dağıtım sürecine kadar sermayeye peşkeş çekilirken, bu yağma ve talanı bizlere KAMU YARARI diye yutturuyorlar. Uluslararası sermaye, planlamalarında yoğun emek gerektiren enerji kalemlerini bizim gibi ülkelere ihale ediyor. Oysa bizler, artık takip bile edemediğimiz hızla yoksullaşmamıza, geleceğimiz olan ormanlık alanları, tarım topraklarını kaybetmemize rağmen ucuz enerji de kullanamıyoruz.
Temiz hava, su ve güvenilir gıdaya erişim, insan hakları kavramının önemli bir parçasıdır. Bugün Akbelen’de ve yurdun dört bir yanında kesilen, ODUN olarak görülen milyonlarca ağacımız, dünyamız için hayat kaynağıdır. Yağmurun yağmasını sağlarken susuzluğu, çölleşmeyi engeller. Kapıdağ Ormanları’nda, Karadağ Ormanları’nda, Kaz Dağları’nda, Akbelen’de kesilen her ağaç bizi çölleşmeye bir adım daha yaklaştırıyor. Sahra Çölü ve Erdek arasındaki en büyük fark Kapıdağ Ormanları’dır.
Uzağa gitmemize gerek yok. Bandırma Beyköy’de, Orhaniye’de, Bezirci’de, Çarıkköy’de kuyular kurudu, yer altı suları tükendi. Bu köylerde evlerdeki çeşmelerden su akmıyor. Çölleşme adım adım geliyor. Gıda üretimimiz bundan doğrudan etkilenirken Beyköy ve Bezirci’nin tarım topraklarına yapılan Marmara Organize Sanayi Bölgesi için ‘Yeşil Sanayi’ diye bizi kandırmaya çalışıyorlar. Soruyoruz: Buğday, ayçiçeği, arpa tarlalarından, hem de en değerli verimli topraklardan başka bir yer bulamadınız mı? Sizin için sanayi arsası olan tarım topraklarını ‘KAMU YARARI’ deyip köylünün elinden aldınız. Bu kamu, Organize Sanayi Bölgesi arazisinden yer alan sanayicilerden mi ibaret? Köylüden kaç liraya aldınız, bugün kaç liraya satıyorsunuz? Açıklayın!
Geçtiğimiz kış çok büyük bir kuraklık yaşadık. Bu bahar öyle öyle bir düzensiz yağış oldu ki, çiçekler döllenemedi, erik, kiraz ve nice baharda döllenen meyve tutmadı. Meyve verimi düşük oldu. Kirazın memleketinde kirazın kilosu 60 liradan satıldı. Baharda arılar gelişemedi, bal üretemediler. Haziran başında açması gereken kestane, haziran sonu, temmuz başında açar gibi oldu, sıcak nedeniyle açmadan geçti. Arıcılar arıcılığı, üreticiler tarımı ve hayvancılığı bırakıyor. Dünyanın her yerinde yangınlar, kuraklık, seller ve felaketler bizlere sonumuzun yaklaştığını anlatıyor. Akbelen’de kesilen her bir ağaç insanlık adına büyük bir suçtur.
Güney Marmara Dayanışması, insanların ekolojik olarak sağlam ve sürdürülebilir yöntemlerle üretilen sağlıklı ve kültürel gıdaya sahip olma hakkı ve kendi gıda ve tarım sistemlerini tanımlama hakkı bulunduğuna inanmaktadır. Erkekler, kadınlar, halklar, ırksal gruplar, toplumsal sınıflar ve nesiller arasındaki eşitsizliğin ve ezme-ezilmenin önemli olmadığı yeni toplumsal ilişkilerin oluşturulması gerektiğini vurgulamaktadır.
Güney Marmara Dayanışması, çıkmazda olan ve bizleri sağlıksız, adaletsiz ve güvencesiz bir geleceğe doğru sürükleyen kapitalist sisteme karşı sağlıklı, ekolojik, adil ve sürdürülebilir yaşam kurmaya, üretimden gelen gücümüz kullanmaya ve örgütlü mücadele verebilmemizin zeminini oluşturmaya davet etmektedir.
Akbelen’de direnen dostlarımızın yanındayız ve sizleri de dayanışmaya çağırıyoruz.”