Kocaeli`nde, yerel gazetecilere yönelik hizmet içi eğitim seminerinde konuşan Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Tufan Türenç, "Sermaye-siyaset sarmalında medya" konusunu işledi. Türenç, ülkemizde medyanın çok zor bir dönemden geçtiğini vurgulayarak başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak öncelikle şu gerçeğin altını çizeyim. 1891 yılında, Osmanlı döneminden beri basınımız hiçbir zaman özgür olmadı. O dönemde de basın, padişahların emrindeydi. Cumhuriyet döneminde de, basına verilen Başbakanlık ödenekleri vardı. Tek parti döneminde de, demokrasi olmadığından, basın özgürlüğü de söz konusu değildi. Ama ülkemizin hiçbir döneminde, muhalif basına bugünkü kadar şiddetli baskı yoktu. Türkiye`de medya, en rahat dönemlerini koalisyon hükümetleri dönemlerinde yaşadı. Çünkü, basının eleştirdiği bir koalisyon ortağını, diğer partiler dengeleyebiliyordu. Ülkemizde bugünkü siyasi iktidar, tarihimizde ilk kez, medyada taraftar kazanmak, medyayı kendine yakın duruma getirmek amacıyla elinden geleni yapıyor. Bugün 10-12 gazete, doğrudan hükümete bağlı yayın yapıyor. Hatta kraldan fazla kralcı bir görünüm içinde bulunuyorlar. Görsel medyamızın durumu, daha da vahimdir. 40`a yakın ulusal kanaldan 29`u, doğrudan iktidara bağlı yayın yapıyor. 8 kanaldan 4`ü, hükümete tam muhalefet yaparken, diğer 4 kanal ise durumu idare etmeye çalışıyor. TRT kanallarının tümü, özerkliklerini bir yana bırakıp, hükümet güdümünde yayınlarını sürdürüyor. Bu nedenle de izlenme oranları çok düşük. Gezi Parkı olaylarını yalnızca 4 ulusal kanal izleyerek, vatandaşa duyurdu. 76 ilde yaşanan olayları 29 kanal göstermedi. Bu durum, mesleki açıdan onur kırıcıdır. İlginçtir ki iktidar, medyanın bu tavrını bile yeterli bulmuyor. Ulusal Kanal ve Halk TV`ye, hükümete muhalif yayınları nedeniyle RTÜK üzerinden müthiş para cezaları uygulanmaya çalışılıyor. Ulusal Kanal`a 300-400 bin liralık cezalar verildi. Son olarak da, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) aracılığıyla Çukurova grubunun gazetelerine el kondu. Bir dönemler, Hürriyet Gazetesi ile birlikte ülkemizin en büyük kitlesel gazetesi konumunda bulunan Sabah Gazetesi de, iktidarın yayın organı oldu. 1960`lı yılların sonlarına dek ülkemizdeki gazeteleri, gazeteci kökenli patronlar çıkarırdı. 1970`lerin sonlarında Babıali`ye büyük holdingler girdi. Bu durum, gazetelere teknolojik açıdan olumlu yansımasına karşın habercilik büyük yara aldı. Bugün, yaygın basında, HÜRRİYET`in dışında, kendi yağıyla kavrulabilecek gazete yok. 450 bin satan POSTA Gazetesi bile salt gazetecilik satışıyla ayakta kalamaz. Cumhuriyet Gazetesi, büyük özverilerle çıkıyor. Radikal Gazetesi de Cumhuriyet`in desteğiyle ayakta kalmaya çalışıyor."
Türkiye`yi yönetenlerin, Avrupa düzeyinde bir demokrasi anlayışına sahip bulunmadıklarını öne sürerken, "Bize, Atatürk Türkiye`si gerekir" diyen Türenç, ülkemizdeki yerel kanalların tamamen denetim dışı kalmaları nedeniyle birçoğunun şantaja yönelik, birçoğunun ise tarikatların güdümünde yayın yaptıklarına dikkati çekti.
Önder Balıkçı