Erdek Öğretmenevi salonunda gerçekleşen seminerin açış konuşmasını Belediye Başkanı Hüseyin Sarı yaptı. Ülkemizde birçok kurumun bilimsel çalışmadan uzak, sanki ayrı cumhuriyetler gibi çalıştığını vurgulayan Sarı, şunları söyledi:
‘’ Erdek dünyanın en zengin coğrafyasında bulunuyor. Erdek Körfezi, Marmara Bölgesi’nin kirlenmeyen tek noktası, ‘ mavi bayrak’ alabilen tek yeridir.
Bildiğiniz gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçtiğimiz aylarda Erdek’in hemen karşısında, 50 milyon metre karelik bölgeyi, kimya tesis alanı yapmayı planladı.. 1/100 binlik bu Çevre düzeni Planı’na karşı çıktık. Yargıya başvurduk. Bakanlık şimdi bu sanayi alanını 1/5’e düşürdü. Ancak buna da itirazımız var.
Sanayiyle İzmit ve Gemlik Körfezlerini, Haliç’i yok ettik Şimdi sıra Erdek Körfezi’ne mi geldi? Şimdi yok edeceğiz, 40-50 yıl sonra yeniden temizleyip eski durumuna getirmeye çalışacağız. Böyle iş olur mu?”
Tarımda bilimsel çalışmanın önemine de dikkati çeken Sarı, ‘’ Erdek, tarım çeşitliliğini kaybederek, 60 yıl sonra tek ürüne, zeytine mahkum oldu. Akdeniz’in yaşam platosu olan Erdek Körfezi, tarımımız Allah’a emanet! Zeytin, ekiminden, budaması ve bakımına dek bilimsel çalışmalardan uzak. Önümüzdeki dönemde tüm mahallelerimizde toprak analizleri yaptırıp, bu konuda bir harita çıkaracağız. Ürünümüze de, sağlığımıza da zarar vermemeliyiz. Bölgemizde artan kanser olaylarını yalnız BAGFAŞ ve asit fabrikalarına bağlamamız doğru değil. Tarımdaki yanlışlarımıza da bakmalıyız. Tarımda doğru kararlar vermeliyiz.
Baştarafı Sahife 1’de
Bugün Kağıdağ ormanlarımızda, kendiliğinden doğal olarak yetişen 2.5 milyon kestanemiz, 2 milyon 600 bin fıstık çamı, 2 milyonun üzerinde ıhlamur ağacımız var. Bugün gerçekleştireceğimiz seminerin, tarımda doğruları ortaya koyacak olması nedeniyle yararlı sonuçlara yol açacağına inanıyorum.’’
Seminerin ilk konuşmasını Ege Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünden Dr. H. Handan Öner yaptı. Kapıdağ Yarımadası’nın bitki örtüsü ve ekonomik türlerine kısa bir bakış konusunda düşüncelerini açıklayan Öner,’’ Üç yıl süren doktora çalışmamı Kapıdağ üzerine yaptım. Bir tombolo oluşumu olan Kapıdağ’ın yaklaşık 300 kilometre karelik yüzölçümü bulunuyor. En yüksek tepesi, 808 metrelik Kurt Kayası Tepesi’dir. Kapıdağı, 24 bin hektarlık ormanlık alana sahip bulunuyor. Tarihi 5400’e dek uzanan bir tarihi olup yıllık ortalama yağış miktarı 700 mm’yi bulan Kapıdağ’ın egemen rüzgarları kuzeyden eser. Doğal bir sığınak konumundaki Kapıdağ Yarımadası, genetik çeşitliliğin korunmasına ve eko turizmine çok elverişlidir. Aynı zamanda yaşayan memeli tür faunası açısından da zengin olan Kapıdağ, ciddi bir şekilde koruma altına alınmalıdır.’’
KORKMAZ BELLİTÜRK KONUŞUYOR
Ardından Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doçent Dr. Korkmaz Bellitürk, ‘’ Solucan gübresi ve zeytin yetiştiriciliğinde gübrelemenin önemi” konusunda bilgiler verdi. Dünyada ve Türkiye’de doğal kaynaklarımızın azaldığına işaret eden Bellitürk, ‘’Uzmanlar, tüm dünya nüfusunun işleyebileceği sadece 60 yıllık pulluk katmanı (üst), yani toprak kaldığını belirledi” diye konuştu.
Türkiye’de son 14 yılda yaklaşık 26.3 hektar tarım alanı kaldığına dikkati çeken Bellitürk, doğanın dengesini hiçbir şekilde bozmamamız gerektiğini belirtirken şunları bildirdi:
‘’Topraklarımızın organik maddesi giderek azalıyor. Bu oran, yüzde 1’in altına düştü. Bu konuda mutlaka üniversite, sanayi, belediye, diğer tarım teşkilatlarının işbirliğiyle bilimsel çalışmalar yapılmalı. Bugün topraklarımız için en büyük tehlike, organik maddenin azalmasıdır.’’
KANSER ÇOK ARTTI
Türkiye’de, her yıl 5 milyon kilo kimyasal gübre kullanıldığını belirten Bellitürk, şöyle konuştu:
“Topraklarımız için doğru zamanda, doğru gübreleme gerekiyor. Bu nedenle toprak ve yaprak analizlerini mutlaka yaptırmalıyız. Böylece hangi gübreden, ne kadar kullanıp ne zaman ve hangi yöntemle uygulamamız gerektiğini öğrenmeliyiz.
Hâlen, Türkiye’de yılda 40 bin ton zirai ilaç kullanılıyor. Bugün ülkemizdeki kanser olaylarının ortalama yüzde 57’si, Trakya ve Marmara bölgelerinde görülüyor. Demek ki yanlış kullanılan zirai ilaçların da bu hastalık için olumsuz etkisi var. Zirai ilaçlar bilinçli ve dozunda kullanılmalı. Onkoloji servislerinde yatak kalmadı. Bugün, ülkemizdeki tarım toprakları yorgun, toprak kusuyor, Toprak artık, ‘Hep ürüne değil, bana da çalış’’ diye bağırıyor.”
Bellitürk, toprak için en yararlı gübrenin, solucan gübresi olduğunun altını çizerken, Darwin’in, “Solucanlar, ekosistemin mühendisleridir” sözüne dikkati çekti.
FİDANI KADERİNE BIRAKACAKSANIZ, BU İŞİ YAPMAYIN
Seminerin ikinci oturumunun ilk konuşmacısı, Bornova Zeytincilik Araştırma İstasyonu Müdürlüğü’nden Ziraat Yüksek Mühendisi Mehmet Ulaş’tı. Türkiye’de iki çeşit çiftçi bulunduğuna dikkati çeken Ulaş, şunları söyledi:
“Birinci grup çiftçiler, maksimum girdi ile maksimum gelir elde etmeyi amaçlarken, ikinci grup ise ‘minimum gider ile ne elde edebilirsem’ diyen çiftçilerden oluşuyor. İspanya, dünyanın en büyük zeytin üreticisi. Sonra İtalya geliyor. Ülkemizde hâlen 170 bin dolayında zeytin ağacı bulunurken, yıllık zeytinyağı rekoltemiz ise 200 bin kiloyu buluyor. Erdek ve yöresindeki zeytinlerde ciddi bir verim düşüşü var. Bölgede 2-3 yıldır % 70 ürün kaybı görülüyor.”
Zeytin ağacı sayısı açısından ülkemizdeki iller arasında ilk sıraları Aydın ve Manisa’nın aldığına işaret eden Mehmet Ulaş, şöyle konuştu:
“En az 2-3 bin yıl yaşayan zeytin, mutlaka korunması gereken bir doğal zenginliğimizdir. Geniş alanlarda ve ekonomik zeytincilik yapılmalıdır. Üretici, mutlaka toprağına uygun modeli seçmelidir. Bizde ise üretim modeli bulunmadığından, kalite de düşük oluyor. Zeytin üretiminde zeytin seçimi de çok önemlidir. Ülkemizde, son olarak belirlenen ‘Hayat Zeytini’ ile birlikte zeytin çeşidimiz 90’a yükseldi. Ayrıca fidan yetiştiriciliğine önem verip damızlık fidanlara yönelmeliyiz.”
Zeytincilikte kaliteyi yakalamak değil, kaliteyi sürdürmenin önemli olduğuna dikkati çeken Ulaş, “Zeytin ağacı mutlaka sulanmalıdır. Zeytin fidanı dikilirken, iyi bir arazi seçimi yapılmalıdır. Fidanı diktikten sonra kaderine bırakacaksanız, bu işi yapmayın” dedi. Ulaş, Bursa, Erdek ve yöresinde yağış rejiminin düzensizliği ve radyasyon etkisiyle son 3-4 yıldır zeytin bitkisinin fizyolojik açıdan, özellikle çiçeklenme ve tozlanma dönemlerinde şaşırmış durumda bulunup bu nedenle verimin düşüklüğüne işaret ederken, “Bu konuda TÜBİTAK ile işbirliği yaparak, bir ARGE projesi hazırlıyoruz” dedi.
Ardından, Bandırma Koyunculuk Araştırma İstasyonu Müdürlüğü’nden Kimya Yüksek Mühendisi Engin Kocabaş, “Erdek Körfezi’nde balık yumurta ve larva bolluk, çeşitlilik ve dağılımı”, aynı kurumdan, Su Ürünleri Mühendisi Haşim İnceoğlu ise “Marmara Denizi’nde Derinsu Pembe Karidesi’nin stok durumunun izlenmesi” konularında bilgiler verdi.
Haber Ö. BALIKÇI-T. ERTAN