Yoğun iş temposu, stresli yaşam ve psikolojik baskılar insan sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bu sebeple son yıllarda görülme sıklığı artan hastalıklar arasında yer alan kronik yorgunluk kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. Bu problem bazı hastalarda zamanla şiddetlenerek iş yaşamının ve hatta günlük yaşantının sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesini önleyecek boyutlara ulaşabilir. Bu nedenle yoğun şekilde kronik yorgunluk sorunu yaşayan kişilerde psikolojik ve fizyolojik tedavi gerekliliği söz konusudur.
Kronik yorgunluk sendromu nedir?
Kronik yorgunluk; kişilerin yeterli miktarda dinlenmesine rağmen sürekli olarak kendilerini yorgun hissetmeleri, iş verimliliklerinin düşmesi, isteksizlik ve sosyal hayattan uzaklaşma, mutsuzluk gibi belirtilerle kendini gösteren psikolojik bir sorundur. Bazı hastalarda yalnızca hafif yorgunluk ve enerji düşüklüğü şeklinde seyrederken daha ileri düzeylerde kişinin günlük aktivitelerini dahi yapamaz hale gelmesi ve bir nevi bakıma muhtaç olması şeklindeki boyutlara kadar ulaşabilir. Kronik yorgunluk sendromu genel olarak yoğun bir iş temposuna sahip olan, üst düzey sorumluluk gerektiren işlerde çalışan, stresli bir iş hayatına sahip üst düzey yöneticiler ve uzun, yorucu mesailer yapan çalışanlarda görülen bir durumdur. Sendrom psikolojik bir sorun olarak nitelendirilebilir fakat psikolojik boyutunun yanı sıra zihinsel ve fiziksel etkileri de söz konusudur. Hastalarda duygusal bitkinlik ve hiçbir aktiviteyi gerçekleştirebilecek enerjiye sahip değilmiş gibi hissetme duygusu beraberinde mide bulantısı, kas ağrıları, konsantrasyon eksikliği, unutkanlık gibi sorunları da getirir. Dolayısıyla yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilerken okul başarısı, iş verimliliği ve sosyal hayatta da negatif etkiler oluşturur.
Kronik yorgunluk sendromu neden olur?
Kronik yorgunluk sendromu, çok sık rastlanan bir sorun olmasına karşılık henüz kesin nedeni belirlenebilmiş bir durum değildir. Bu hastalık genellikle 30-50 yaş aralığındaki bireyleri etkiler ve kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla çok daha yüksektir. Sendroma yakalanan bireylerin büyük bir çoğunluğunda en az 6 aydır devam eden kas ve eklem ağrıları, sürekli yorgunluk ve enerji eksikliği hissi söz konusudur. Her ne kadar kesin nedeni bilinmese de hastalığın gelişim riskini arttıran bazı nedenler söz konusudur. Bunlardan en önemlisi strestir. Sürekli olarak stres altında olan, iş yaşamı çok yoğun olan ve kendine yeteri kadar vakit ayıramayan kişilerde psikolojik sorunların oluşması ve buna bağlı olarak fiziksel sağlığın da olumsuz etkilenmesi ile kronik yorgunluk ortaya çıkabilmektedir. Aynı zamanda uyku düzeninin olmaması, geceleri aydınlık ortamda uyuma veya sürekli olarak uyanma gibi nedenlere bağlı olarak uyku kalitesinin düşmesi gibi nedenler de sendromun gelişiminde rol oynayabilecek faktörler arasındadır. Hastalar sanılanın aksine ne kadar dinlenseler de sürekli yorgunluk hissinin üstesinden gelemezler. Bu nedenle sürekli yorgunluk hissi 6 aydan uzun süredir devam eden hastalar psikolojik ve fizyoloik destek almak üzere mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurmalıdır.
Kronik yorgunluk belirtileri nelerdir?
Kronik yorgunluk belirtileri, kısa dönemli stres ve yorgunluk nedeniyle ortaya çıkan sorunlarla benzer olduğundan bunlarla karıştırılabilir niteliktedir. Kendini yorgun ve bitkin hisseden her birey kronik yorgunluk sendromuna yakalanmış değildir. Bu sendromun varlığının teşhis edilebilmesi için hastalar mutlaka uzman hekimlerin kontrolünden geçmelidir. Hastalığa ilişkin belirtilerin uzun süredir azalmadan devam ediyor olması ve yorgunluğun dinlenmekle azalmaması aynı zamanda bu tükenmişlik hissiyatının hastada karın ağrısı, mide bulantısı gibi fizyolojik sorunlara da neden olması olması hastalığın varlığına ilişkin olasılığı güçlendirir. Kronik yorgunluk sendromunun yaygın görülen belirtileri ise şunlardır: Sürekli bitkinlik ve uyku hali, kas ve eklem ağrıları, boğaz ağrısı, karın ağrısı, enerji kaybı, mide bulantısı ve kusma, unutkanlık ve bilişsel performansta düşüş, uyku düzeninde ve kalitesinde bozukluklar, bağışıklık sisteminin güçsüzleşmesi, bağırsak düzeninde bozukluklar, iş yaşamına ve sosyal hayata karşı olumsuz tutumlar, sürekli huzursuzluk, depresyon.
Kronik yorgunluk sendromu teşhisi nasıl konulur?
Kronik yorgunluk, yukarıda belirtilmiş olan semptomlarla sağlık kuruluşlarına başvuran hastalarda yapılacak olan muayeneler ve tanı testleri sonucunda kolaylıkla teşhis edilebilir. Hastalığın belirtileri birçok psikolojik hastalıkla paralel olduğundan dolayı hastanın öyküsünün detaylı bir şekilde alınması gerekir. Aynı zamanda kişideki yorgunluk ve benzeri belirtilerin altta yatan farklı bir hastalıktan kaynaklı olup olmadığının tam olarak anlaşılabilmesi için ilgili kan tahlilleri ve görüntüleme teknikleri ile incelemeler yapılmalıdır. Belirtilerin oluşumunda rolü olan farklı bir hastalığın teşhis edilmemesi, kronik yorgunluk hissinin uzun bir süredir devam ediyor ve dinlenmeye rağmen azalmıyor olması gibi durumlar bir psikiyatri uzmanı ve psikologlar tarafından yapılacak olan muayene ile bir arada değerlendirilerek tanı koyulmalıdır. Kronik yorgunluk sendromu teşhisi almış kişilerde tedavi sürecinin ne şekilde planlanacağına hastalığın şiddeti, günlük yaşam ve iş hayatı üzerindeki etkileri gibi faktörler de göz önünde bulundurulur. Psikiyatrist, psikolog ve diğer tıbbi birimlerde yer alan uzmanlar tarafından oluşturulan multidisipliner ekipler, tüm bunlara göre teşhis ve tedavi yöntemi belirlenir.
Kronik yorgunluk tedavisi nasıl yapılır?
Kronik yorgunluk sendromunun kesin bir tedavisi yoktur. Tedavi planı genellikle kişiye ve hastanın yaşadığı sorunların şiddetine göre belirlenir. Sendromla başa çıkabilmek üzerinde en etkili olan yöntemler düzenli olarak egzersiz yapmak, stres ile mücadele ve sorunları çözebilme kabiliyeti konusunda hastaların kendilerini geliştirmeleri ve yoğun iş temposunun hafifletilmesi gibi önlemlerdir. Hastalığın günlük hayatı çok ciddi boyutlarda etkilememesi, kişinin günlük aktivitelerini yerine getirebilmesi durumunda ilaç kullanımına gerek olmayabilir. Fakat sendromu çok şiddetli bir şekilde yaşayan, buna bağlı olarak işini kaybetme riski ile karşı karşıya kalan veya sosyal yaşamından tamamen uzaklaşmış, depresyon sürecindeki hastalarda antidepresan ilaçların kullanımı gerekebilir. Aynı zamanda hekim tarafından gerekli görüldüğü durumlarda bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi, kas ve eklem ağrılarının azaltılması ve uyku düzeninin sağlanmasına yönelik ilaç tedavileri ile davranışçı psikolojik terapiler ile tedaviler de uygulanabilmektedir.
Psikolojik tedavi sürecinde hastalara olumsuz duyguların olumlu yönde değiştirilmesi, stres etkenlerinin tanınması ve bunlarla mücadele edilmesi gibi konularda bilgi verilerek bilişsel tedavi uygulanabilir. Sendroma yakalanan bireylerin yapmaktan hoşlandığı aktivitelere ve hobilerine daha fazla zaman ayırması, düzenli bir egzersiz planı belirleyerek buna uyum sağlaması da hastalığın ortadan kaldırılabilmesi üzerinde oldukça etkilidir. Sürekli yorgunluk hissine bağlı olarak tüm gün kendini yatağa bağlı hisseden hastalarda dinlenmeye ayrılan sürenin yavaş yavaş azaltılması, yapmaya enerji bulunamayan ve zevk vermeyen işlerin küçük parçalara ayırarak yapılmaya çalışılması olumsuz duyguları ortadan kaldırabilmek adına atılabilecek önemli adımlardır. Aynı zamanda iş yaşamındaki olumsuzlukları gidermek adına hastalar çalışma ortamlarını yeniden düzenlemeli, iş yerinde sosyal ilişkilerini güçlendirmeye yönelik davranışlarda bulunmalı ve iş yükünü azaltıcı önlemler almaya gayret etmelidir.
Eğer siz de sürekli yorgunluk hissine bağlı olarak sosyal yaşamınızda ve iş hayatınızda ciddi sorunlar ile karşı karşıya geliyor ve kronik yorgunluk nasıl geçer diye merak ediyorsanız derhal bir sağlık kuruluşuna başvurarak tıbbi destek alabilirsiniz. Yapılacak kronik yorgunluk testi ve muayeneler sonucunda hastalığınızın teşhis edilmesi durumunda tedavi sürecinize hemen başlayarak hem günlük hem iş hayatınızda oluşabilecek daha ciddi problemlerin önüne geçebilirsiniz.
Haber Merkezi