Kuşcennetinin sorunları tartışıldı

23. Uluslararası Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivali kapsamında, "Ağır Sanayi, Çevre ve Kuş Gölü`nün Sorunları" konusunda düzenlenen panelde Kuşcenneti ve Kuş Gölü`nün (Manyas Gölü) sorunları masaya yatırıldı.
Nikah salonunda gerçekleşen panelin açış konuşmasını yapan Bandırma Belediye Başkanı Sedat Pekel, Kuş Cenneti Festivali`nin, Türkiye`de, çevre konusunu işleyen tek festival olup, bu konuda dünyada da yalnızca birkaç festival bulunduğunu belirterek başladığı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eski yıllarda Kuşcenneti`nin sınırları 64 hektardı. Şimdi, 16 bin hektarı sulak alanlar olmak üzere Kuşcenneti`nin sınırları 24.047 hektara ulaştı. Önceki yıllarda cennete dikilen 40 bin söğüt ağacı, bugün kuşlara yuvalık yapıyor. Atatürk, `Doğayı korumak, aklın gereğidir` diyordu. Bugün de bu sözün doğruluğu ortadadır. Aksini düşünmek, ahmaklıktır."
Bandırma İİBF Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gökhan Orhan, Bandırma-Biga hattında sürekli arazilerin satın alındığını, ancak bu alanlara hangi tesislerin kurulacağı konusunda hiçbir bilgileri olmadığını vurguladı.
Uludağ Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Feza Karaer, "Kuş Gölü çevre kirliliği ve çözüm önerileri"ni işlediği konuşmasında, sulak alanlarda su yönetim politikalarının hem ekonomi, hem de çevre açısından etkin olması gerektiğinin altını çizerken, "Ekosistem fonksiyonlarının korunabilmesi için su ekosistemlerini koruyan, taşkınları önleyen, akarsu ve göl kalitesini iyileştiren çerçevede bakış açılarına ihtiyaç bulunuyor. Bu bağlamda Kuş Gölü`nün Yönetim Plânı yeniden revize edilmelidir. Yöresindeki sanayi faaliyetlerinin etkisi belirlenmelidir" dedi.
"Sanayi-kentsel yerleşimin, tarım arazilerine olumsuz etkisinin, Bandırma ölçeği üzerinden değerlendirilmesi" konusunda düşüncelerini açıklayan Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Beslenme Bölümü Öğretim Üyesi, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç. Dr. Ertuğrul Aksoy da konuşmasında, şu değerlendirmede bulundu:
"Doğal ve yaşayan bir varlık olan toprağımızı temiz ve yerinde tutmalıyız. Çünkü toprak, çok kısa sürede ve kolayca kaybedilebilecek bir varlıktır.Bandırma`nın  tarımsal toprakları, kuru tarım ve kontrollü sulu tarıma çok elverişli, verimlidir. Ancak, tüm ülkemizde, yasalarla korunması gereken 1. sınıf tarım arazileri bile sanayi için kaybedilmektedir. Son 9 yılda yüzde 12 oranında verimli toprak alanı, sanayi için yok edilmiştir. 2005-2009 yılları arasında, Balıkesir ilinin büyüklüğü kadar tarım arazisi yok olmuştur."
Jeoloji Mühendisi Tahir Öngür de, "Kuş Gölü direniyor" başlığı altında yaptığı konuşmasında, şunları söyledi:
"DSİ, inanılmaz bir dar görüşlülükle her yerde yaptığı gibi baskılara dayanamayıp, tarımsal toprak kazanmak ve sulama suyu elde etmek için su yapıları kurarak, sulak alanların dengesiyle oynadı. Buna Kuş Gölü de dahildir. DSİ, Kuş Gölü`nü mahvetti, adeta canına okudu. Her geçen gün Kuş Gölü`nün su dengesi daha fazla bozuluyor. Kuş Gölü`ndeki tüm canlıların yaşamı tehlikede. Bandırma Körfezi ile Kuş Gölü arasında yerleşen sanayinin, akarsularla göle taşınan kirlilik oranı dehşet verici. Yıllardır belirlenen veriler ve tüm önerilere karşın böylesine çâresiz kalınmış olan tehdit altındaki bir başka ortam yok. Kuş Gölü`nün içinde yaşayan türler azalıyor. Bedenlerinde metal ve ağır metal zenginleşmesi artıyor. Ama Kuş Gölü, bu olumsuzluklara karşın görünürde direniyor."
Öngür, Kuş Gölü konusunda şimdiye dek ciddi hiçbir önlem alınmaması nedeniyle şu anda başka hiçbir öneride bulunmayacağını, Kuş Gölü`nün geleceği konusunda da umut taşımadığını sözlerine ekledi.       Önder Balıkçı