Örmeci, devamında şunları kaydetti: ?Yıllar süren analizlerden sonra 5000- 8000 Hz. arasında yüksek frekanslı müziklerin dinlenilmesinin kalp atışlarını ve kan basıncını yavaşlattığı, vücut ısısını düşürdüğü ve beyindeki alfa dalgalarını uyardığı bulunmuştur. Bu frekans aralığındaki sesler Mozart´ın müziklerinde çok sayıda mevcuttur. Bu nedenle Mozart dinlemek sakinleşmeye, gevşemeye ve stresin azalmasına yardımcı olabilmektedir. Ayrıca çok sayıda sosyal çalışmada müzik dinlemenin kişinin yaratıcı düşünme ve hayal gücü becerilerini geliştirdiği (hangimiz müzik eşliğinde hayallere dalmamışızdır ki) ve dikkatin toplanmasını sağlayarak IQ seviyesini artırdığı da keşfedilmiştir. Beynimiz doğuştan lisan ve müzik algısına göre yapılandırılmıştır. Müzik evrensel bir dildir ve kültürel bariyerleri aşar. Farklı dillerde konuşan insanlar anlamları benzer olan farklı sesleri sadece melodileri ile tanıyarak anlayabilirler ve yeterli iletişimde bulunabilirler. Çünkü kelimenin anlamı seste değil, melodide yatmaktadır. Örnek verecek olursak birbirine küsmüş iki kişi düşünelim, biri diğerinin gönlünü almaya çalışırken öbürü ?git? kelimesini kullanıyor, sadece 3 harften oluşan git kelimesi melodisine göre gerçekten ?git? olarak anlamlandırılabileceği gibi ?gitme, kal ama biraz daha uğraş? olarak da anlamlandırılabilir. Bir başka örnek ?çok da akıllıymış? kelimesi sadece melodisine göre takdir veya alay şeklinde anlamlandırılabilir. Her iki durum da olması gereken zamanlarda olması gereken fizyolojik süreçlerdir. Dinlenmiş, rahat ve iç enerjimizi yüksek hissettiğimiz zamanlarda hızlı müzikler dinleyerek nabzı, solunum ve tansiyonu yükseltmek, beyinde bir ödül aldığımız zamanki gibi bir algı oluşturur ki bu da haz duyusu uyandırır. Aynı şekilde yorgun ve endişeli olduğumuzda yavaş müzik dinleyerek, nabzı, solunum ve tansiyonu düşürmek de beyinde huzur ve rahatlama algısı oluşturacak ve yine haz duyusunu uyandıracaktır. Sonuç olarak yerine ve zamanına göre hem hızlı hem de yavaş ritimler kişilere mutluluk verebilirler. Çok eski çağlardan bu yana müziğin iyileştirici etkisi zaten bilinmektedir. MO? 282-133 arasında Pergamon Krallıg?ı´nın bas?kenti olan, bugu?n Bergama ilc?esi sınırlarında yer alan antik kentte ruhsal hastalıkların su sesi ve mu?zikle tedavi edildig?i bilinmektedir. Yine Fatih Sultan Mehmet do?neminde Amasya´da, Sultan 1.Beyazıd do?neminde Edirne´deki ?(Bimarhane) Daru?s?s?ifa?larda Tu?rk mu?zig?i makamlarına go?re hastalıkların tedavisiyle ilgili bas?arılı c?alıs?malar yapılmıştır. ABD´de mu?zig?in tedavideki yerinin kabulu? ise o?zellikle II. Du?nya Savas?ı sonrasında gazi ve malullerin tedavisinde mu?zikten yararlanılmasıyla gerc?ekles?mis?tir. I?bn-i Sina der ki ?... Tedavinin en iyi yollarından, en etkililerinden biri, hastanın akli ve ruhi güçlerini artırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele için cesaret vermek, hastanın çevresini daha sevimli ve hos?a gider hale getirmek, ona en iyi musikiyi dinletmek ve sevdig?i insanlarla bir araya getirmektir...? Müziğin kabile tabanlı toplumlarda ilaç niyetine şifa vermek için kullanıldığı da bilinmektedir. Çağdaş toplumlarda da müzik sağlık sorunları ile birlikte farklı alanlar için de kullanılmaya başlanmıştır. Bu alanlardan bazıları şunlardır; Ağrı ile baş etme, rahatlama gevşeme, psikoterapi, komadan çıkma, zihinsel gelişim, askerler hareketlerini ve işbirliğini koordine edip verimi arttırmak, işçiler dikkat toplamak ve uyanık kalmak, sporcular motivasyon ve dayanma güçlerini arttırmak için.
Haber Merkezi