SÖYLEŞİ: Önder BALIKÇI
Onlar, yıllar öncesinde Erdek Lisesi´nin iki değerli eğitimcisiydi. Avukat-öğretmen Mahir Aksakal ve Erdek Lisesi´nin eski müdürlerinden Namık Güven. İkisi de emekli Türkçe öğretmeni.
Mahir Aksakal, 1943 yılında Bayburt´ta doğdu. 1960´ta Erzurum Öğretmen Okulu, 1962´de Çapa Eğitim Enstitüsü, 1974´te ise İstanbul Hukuk Fakültesi´ni bitirdi. 20 Eylül 1965´te Erdek Ortaokulu, ardından Erdek Lisesi ve son olarak Kız Meslek Lisesi´nde sürdürdüğü öğretmenlik yaşamına 1990 yılında emekli olarak nokta koydu. 27,5 yıllık öğretmenlik yaşamı bulunan Aksakal, yasal engel olmadığı için öğretmenlik ile birlikte avukatlık görevini de sürdürdü. Böylece Aksakal´ın, 37 yıllık da avukatlık yaşamı bulunuyor.
Namık Güven, 1946 yılında Tekirdağ´da doğdu. 1963-1964 döneminde Edirne Öğretmen Okulu´nu, 1965-1966´da ise Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü´nü bitirdi. Erdek Lisesi´ndeki 19 yıllık öğretmenlik görevini yürütürken müdür yardımcılığı ve müdürlük görevlerinde de bulundu.
İki deneyimli eski eğitimciyle eski eğitim-öğretim ile günümüzü, bu arada hukuk ve yargımızın bugünkü durumunu konuştuk.
X X X
*Döneminizin eğitim-öğretimi, bugüne göre daha mı kaliteliydi?
Mahir Aksakal: Önce şunu söyleyeyim ki, herkes geçmişine özlem duyar, yani nostalji yapar. Ancak gerçekler de tartışılmaz. Biz, öğrenciliğimiz yıllarında çok iyi öğretmenlerde okuduk. Erdek Lisesi, 1973 yılında kuruldu. İlk kuruluş yıllarında öğretmen kadromuz pek yeterli değildi. Ancak daha sonraki yıllarda çok gelişti. Çok sayıda öğrencisini yüksek öğrenime sokmayı başardı.
Namık Güven: Mahir Bey çok haklı. Erdek Lisesi, çok başarılı dönemler geçirdi. Bu okuldan mezun olan yüzlerce öğrencimiz, doktor, mühendis, savcı, yargıç, avukat, subay, öğretmen oldu. Tabii ki, bu başarının temelinde öğretmen kadrosunun kalitesi yatıyordu.
*O zaman, eskiden öğretmen yetiştiren kurumlardan söz etmemiz gerekiyor. Eskiden öğretmen yetiştiren kurumlar nasıldı?
Mahir Aksakal: Önce eğitim enstitülerinden söz etmek gerekir. Onlar, öğretmen kokan kurumlardı. Oraya giren öğrenci, öğretmen çıkacağını bilirdi. Benim dönemimde eğitim enstitülerinin sayıları fazla değildi. 3-4´ü geçmezdi. Eğitim Enstitüsü´nü 53 yıl önce bitirdim ama üzerimde hâlâ o kurumlardaki öğretmenlerimin etkisi var. Onlardan aldığım bilgileri referans olarak kullanıyorum. Başta Behçet Necatigil, Nihat Sami Banarlı ve Haydar Edizkun olmak üzere çok değerli öğretmenlerde okudum.
Namık Güven: Önce Öğretmen Okulları´ndan söz edeyim. Bu okullar, ?Ben, öğretmen olacağım? diye gelen gençlere kucak açardı. 1963-1964 döneminde Öğretmen Okulu´nu bitirdim. Bu okulları bitirenler, hangi kente atanmak istediklerini kesinlikle belirtmezler, ?Türk bayrağının dalgalandığı her yerde seve seve görev yaparım? derlerdi. Öğretmen Okulu mezunları olarak hâlen her yıl, bir kentte toplanarak, anılarımızı tazeliyoruz. 1994 yılında da Erdek Agrigento Otel´de bir araya geldik. Yani biz, bir aile gibiyiz. Aramızda güçlü bağlar var. Bu birlikteliklerimizi mutlaka Öğretmen Marşı´nı söyleyerek başlatıyoruz.
*O yılların öğretmen eğitimi hakkında bilgi verir misiniz?
Mahir Aksakal: Öğretmenlerimiz, cumhuriyete gönülden bağlıydı. Öğretmen Okulları´na gelen öğrenciler, çok iyi bir seçmeden geçirilirdi. Okula alınmadan önce ayrı ayrı branş öğretmenlerinin test, yazılı sınav ve mülakatlarından geçirildikten sonra okula alınırlardı.
Namık Güven: Mahir Bey, çok önemli bir noktanın altını çizdi. Öğretmen Okulları´ndaki öğretmenlerimiz, cumhuriyetin öğretmenleriydi. Cumhuriyet ideolojisiyle yetişmişlerdi. Amaçları cumhuriyeti daha da yükseltmek, geliştirmekti. Bizleri de aynı ideallerle yetiştirdiler. Hem bu okullar, hem de Eğitim Enstitüleri´nde en iyi şekilde öğretmenlik formasyonu verilirdi. Öğretmenlik formasyonu bugünkü gibi iki kitap, iki sınavla verilmez. Bu formasyon, bir ruh aşılama işidir.
*Bu arada Köy Enstitüleri´nin de yok edilmesine değinmek gerekir, değil mi?
Mahir Aksakal: Tabii. Çağdaş eğitim-öğretime ilk bıçak, Köy Enstitüleri´ne vurulmasıyla başladı. Sonra Öğretmen Okulları ve Eğitim Enstitüleri ortadan kaldırıldı.
Namık Güven: Öğretmen yetiştiren bu kurumlar, çok donanımlıydı. Adeta eğitimin fab rikalarıydı. Ne yazık ki, acımasızca yok edildiler.
*Ya bugünkü öğretmen yetiştiren kurumlar?
Mahir Aksakal: Hangi öğretmen yetiştiren kurumdan söz ediyorsunuz? Bugün, öğretmen yetiştiren kurum var mı, ülkemizde? Her meslekten kişiyi öğretmen yapmaya çalışıyorlar. Eğitim-öğretimde geriye gidiş bile değil, eskiye dönüş var. Cumhuriyeti yıkmayı hedefleyen, ümmetçi bir eğitim! 4+4+4, buna yönelik bir uygulama. Türkiye, siyasal açıdan yeniden yapılandığında, eğitim-öğretim sistemi mutlaka ya 5+3+3, ya da 5+3+4´e dönüştürülmeli. Bugün uygulanan sınav sistemleri ve teknikleri de yanlış. Kişilikli insan yetiştirmekten uzak. Tüm sınavlar, öğrenciyi bir okula yerleştirmeye yönelik şablonlar üzerine kurulu. Öğrencinin, gencin doğru dürüst bir yazıyla kendini anlatması bile mümkün değil artık. Kompozisyon yok, kendini ifade kalmadı, yaratıcılık bitti.
Namık Güven: Çeşitli mesleklerden gelenlerden öğretmen yaratmaya çalışmak büyük bir yanlış. Öğretmenler, başka meslek yapabilirler mi? Öğretmenlik öyle kolay bir meslek değil. Gerçek bir sevgi mesleği. Öğrenci, öğretmeni kendisine sarıldığında gerçekten sevip sevmediğini anlar. Gerçek sevgiyi hissetmezse, güler geçer. Öğretmenlik formasyonu çok önemli. Bizim, Öğretmen Okulları, Eğitim Enstitüleri´nde aldığımız formasyonun, bugün fakülte mezunu öğretmenlerden çok daha üstün olduğuna inanıyorum. Siyasi tercihlere göre milli eğitim olmaz. Bugün, gelişen teknolojiyle birlikte herkesin bilgiye ulaşması belki daha kolaylaştı ama yorularak, araştırarak bilgiye ulaşma, onu yorumlama ve sorunları çözmede kullanmadan söz edemiyoruz.
*Sizin, bir de hukuk adamlığı yönünüz var, sayın Aksakal. Eski bir avukat olarak bugün Türkiye´deki hukuka nasıl bakıyorsunuz?
Mahir Aksakal: Hukuk kaldı mı ki, konuşacağız? Bu durumda tabii ki hukukun suçu yok. Kabahat, hukuku uygulayanlarda! 40 yıldır hukukun içindeyim. Hukukun, yargının bu denli siyasallaştığını hiç görmedim. Birçok savcı ve yargıcın, mesleklerine bu denli ihanet ettiğine tanık olmadım. Bir okulu bitirmek önemli değil. Bitirdikten sonra başladığınız meslekte karakterinizi ortaya koyarak çalışmak gerek. Bu da eğitimin önemli bir parçasıdır. İngiliz eğitiminin temel ilkesi, öncelikle karakter sahibi insanlar yetiştirmektir. Hukuk, son derece önemli. Çünkü insan, doğumundan ölümüne dek hukukla iç içedir. Bir ülkede hukuk bozuksa, hiçbir şey iyi olamaz. Dilerim, ülkemizde siyasal yapı düzelir ve taşlar yerine oturur da, hukuk da ayağa kalkar.
Namık Güven: Hangi meslekte olursanız olun, işinize vicdani bağlılığınız son derece önemli. Hukuk da aynı. Eğer mesleğinize başlarken ettiğiniz yemine bağlı değilseniz ve vicdanınız yoksa, mesleğinizde başarılı olamazsınız.