Tarih: 05.03.2011 00:00
Prof. Karadan Tasavvuf Kültürü semineri
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kara, `Tasavvuf Kültürü ve Biz` konulu seminer verdi.
3 Mart 1924 yılında kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı`nın kuruluşunun yıldönümü nedeniyle Erdek Müftülü tarafından ilçede düzenlenen seminer Erdek Öğretmenevinde düzenlendi.
Öğretmenevi Salonunu hınca hınç dolduran da vetlilerin huzurunda gerçekleşen seminer İstiklal Marşımızın okunması, hocamız Hilmi Demirtaş`ın Kuran-ı Kerim okumasıyla başladı.
Seminerin açılış konuşmasını yapan Erdek Müftüsü V. Vehbi Bardakçı, Diyanet İşleri Başkanlığı`nın 3 Mart 1924`te kurulan, insanımıza din hizmeti veren bir kuruluş olduğunu Baştarafı Sahife 1'de
Diyanet`i, din işleri olarak tanımlayan Bardakçı, Diyanet İşleri Başkanlığı`na bağlı olan görevliler olarak kendilerinin Kur`an bilmeyenlere, Kur`an öğretmek gibi önemli görevleri olduğunu kaydedip, Kur`ansız ev, Kur`an bilmeyen kalmasın diyerek, kendilerini kırmayıp Erdek`e seminer vermek için gelen Prof. Dr. Mustafa Kara hocaya teşekkür edip, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti.
Tasavvuf merkezli bir sohbet tasavvufu anlayabilmek için İslamı iyi anlamak lazım. İslamı anlamak, kavrayabilmek için de insanı tanımak, bilmek lazım şeklinde konuşmasına başlayan Prof. Dr. Kara, tasavvufun insanla bağlantısını anlattı.
Prof. Dr. Kara, insanla başlayalım, insan kelimesi nereden geliyor? Manası ne? Sorusuna şu cevabı verdi. 1`cisi Nisyan köküyle ilgilidir, nisyan unutmak demektir. İnsan öyle bir varlıktır ki, sık sık hatırlatmak lazımdır. Bizler, unutan bir varlığız, unutkanız, bizim böyle bir yapımız var. 2`cisi, Alimler diyor ki insan kelimesi ünsiyetten geliyor. Ünsiyet dostluk demektir. İnsan, dostluk kurabilen bir varlıktır. Kiminle, insanlarla ve tabiiki Allah`la. İnsan, Allah`la dost kurabilecek yetenektedir. Allah`la dost olabilen bir kabiliyet yaratılış ihtiva ediyor insan diyerek konuşmasını sürdüren Kara, devamında şöyle konuştu: "En büyük şemsiye hiç şüphesiz insanlık şemsiyesidir. İkincisi, islam medeniyeti, üçüncüsü tasavvuf şemsiyesidir. İslam medeniyeti ilim, fikir-felsefe ve güzel sanatları içine alır. İlim, iki yerde aranır. Allah`ın ayetleri iki yerdedir. Bir, bütün kainat, ikincisi insanın kendisidir. Kainatta, insan ve kainat dengesi vardır. Fikir-felsefe, bütün medeniyetlerin atardamarlarından biridir. Güzel sanatlar, şiir, musiki ve mimari gibi vs.dir. Güzel sanatlar olmasaydı bu medeniyetin ihtişamıyla insana sunmak olmazdı. Bugün İslam medeniyeti yaşayacaksa, bu üç dalda birinci sınıf insanlar yetiştirmek gerekiyor. Medeniyet bu üç dalda insanlar yetiştirilerek kurulur, yaşatılır. Tabii ki, bu insanların sayısı az olur. Eğer bunlar olmazsa, hayat durur. Hz. Mevlana 800 yıl önce vefat etti. 800 yıldır ışığı, kandili hiç azalmadan yanıyor, bu nasıl bir iştir? Hiçbir reklamcısı, propagandacısı yok iken bunun arkasındaki dinamo nedir? Cevher toprağın altındadı, bunu bulup işlemezseniz heba olup gider." dedi.
Kara, seminerin devamında iman, ibadet ve ahlak hakkında açıklamada bulundu.
Seminer, İslam Alimlerinden İbn-i Ataullah El İskenderiye Hazretlerinin özlü ve güzel sözlerinin okunmasıyla son buldu.
Orjinal Habere Git
— HABER SONU —