Erhan Göçmen

Tarih: 06.05.2014 00:00

Amatör futbol sezonu ardından futbolumuz (1)

Facebook Twitter Linked-in

Geride bıraktığımız 2013-2014 amatör futbol sezonuna baktığımda geçmiş yıllardan farklı olarak sahalarımızda sergilediğimiz olumsuz fotoğrafların bu yıl da çok fazla değişmediğini ve hatta daha da arttığını maalesef söylemek zorundayım.

Sadece yapılan bazı sahalarımızdaki fiziki değişimlerin haricinde ne seyircinin maçlara olan bakışında, ne oynanan futbolun kalitesinde, ne de hakemlere olan itirazlar konusunda bunlar, bunlar yapıldı, bunlarda olursa futbolumuzda umutların artacağına yönelik değişimlerin yaşanabileceğini söyleyemiyorum.

Öncelikle oynamaya çalıştığımız futbol oyunumuza baktığımda ne süper amatörde ne de BAL Liginde beklediğimiz bir futbol gelişimini bir türlü ortaya koyamadığımızı düşünüyorum. Bunda futbol takımlarımızın her geçen yıl alt yapılardan biraz daha uzaklaşarak hazır dediğimiz tecrübeli futbolcu arayışlarına yönelmemizin büyük etkisi olduğunu görüyorum. Maalesef tecrübeli oyuncuları alalım ve oynatalım derken de bu kez takımlarımızdaki ortalama yaş seviyelerinin de yükselmekte olduğunu ve dolayısıyla oyundaki temponun da her geçen gün biraz daha alt seviyelere düştüğü gerçeği ile karşılaşıyoruz.

Bunları söylerken diğer tarafta da alt yapılardan kaliteli oyuncu gelmiyor eleştirisini getirenlerimizde çok var, bunu da anlamamız gerekiyor. Avrupa'daki standartlara ve oynanan oyuna baktığımızda bu eleştiriyi getirenlerinde haklı oldukları noktaları da görebiliriz.

Örneğin futbol eğitimindeki kalitenin ortaya koyulabilmesi adına teknik adam sertifikalarının sayıca Avrupa standartlarının epey altında olmamızın önemli olumsuz yanlarından söz edebiliriz mesela.

Gerçekten bugün Almanya veya İspanya gibi ülkelerde UEFA lisanslı eğitmen sayısının 15.000'lere yaklaştığı ifade edilirken bizde ise bu sayının ancak ve ancak 400 dolaylarında olduğunu gördüğümüzde aramızdaki makasın bilim yoluyla epey açık olduğunu fark ediyoruz. Yine Almanya'da 6,8 milyon lisanslı futbolcu bulunurken bizlerde ise bu sayının yaklaşık olarak 554 bin dolaylarında olduğu belirtilmekte. Yine Almanya'da 10-17 yaş grupları için 39 kulüp akademisinin yanı sıra 122 futbol akademisi olduğunu söylersek eğer neden futbolda alt yapımızı oluşamıyoruz sorusuna az da olsa cevaplarını verebileceğimizi düşünüyorum.

Ve gelelim bir başka önemli konumuza; Tamam, alt yapıda eğitim olanaklarımız sınırlı bunu anlayabiliyoruz ama bir de eğitim ve idman olarak futbolun olmazsa olmazları arasında gördüğümüz futbol sahalarımızın yetersizliği de çok önemli.

Örneğin bugün hemen hemen her ilçemizin bir futbol kulübü olmasına rağmen her ilçemizin hem alt yapı eğitimi ve hem de A takımları için nizami ölçülerde bir idman futbol sahası bulunmuyor.

Efendim halı sahalarımız var gibi cevaplarımızda var ama ben bir futbolcunun bugün 60X100 m. ebatlarındaki bir alanda 90 dakika idman yapmadan sadece küçücük halı saha programlarıyla maçlarda başarılı olabileceğine asla inanmıyorum. Manyas, Gönen, Susurluk, Erdek, Bandırma gibi nüfusun çok olduğu alanlarda bir futbolcu adayının canı istediğinde çıkıp oynanacak kaç tane sahamız var ki? sormak istiyorum açıkçası.

Unutmayalım ki alt yapı konusu saha ve tesisler varsa konuşulmalı artık.

Halı saha dediğimiz dar alanda dokunsan 5 metre giden topla yapılan bir, iki paslaşmaya karşın büyük sahaya gelince 60 metreye atacak adale gücünü kim, nasıl sağlamayı düşünebilir ki?

Tamam, yetenekli oyuncularda topa olan yatkınlığı anlarım ama takım oyununa alışacak dediğimiz futbolcu kardeşlerimizi (U- serisi takımlarımız için söylüyorum) hem fiziksel hem de teknik bilgi olarak normal boyutlu sahalarda çalışma yapmadan onlardan başarı beklemenin ben tamamen hayal olduğunu düşünüyorum.

Elbette maçlarda tecrübeli oyuncu önemlidir, bunu Avrupa ve profesyonel liglerimizde de görüyoruz ama bu tecrübeli futbolcularımız arasında kendine bakmayan, idmanlara gerekli önemi vermeyen ve bu suretle de oyunlarda beklenen çabukluğu, enerjiyi takımlarına yansıtamayan oyuncularımızı da görüyoruz. İşte bu noktada amatör ve profesyonel takımlarımızda büyük sıkıntıların yaşandığını söylemek isterim. Özellikle ilk 15 dakikada çabukluğunu bir iki hareketle gösteren ayakların dakikalar ilerledikçe oyunlardan nasıl düştüklerini, toplara uzaklaşmaya başladıkların ve hele hele ikinci toplarda adeta hiç olmadıklarını görüyoruz. Sonrası malum tabi, uzun toplar ve savruk ataklarla gol arama ile sonuçlanan maçlar geliyor aklımıza hep.

Unutmayalım ki futbol güç meselesidir. Pas yapabilme meselesidir. Topa yakın olma meselesidir. Hem adam alma ve hem de pozisyon alma işi ile beraber çok zor bir takım oyunudur futbol.. Sonuç olarak geçtiğimiz sezon amatör futboluna baktığımda futbol olarak çok fazla şeyleri göremedik ama heyecan üst seviyede idi. Mücadele üst seviyede idi. Tabi bunları dile getirirken önümüzdeki günlerde kırmızı kartları da gündemimize taşıyacağımızı söylemek isterim. Yarın yine futbol ama bu kez saha içi görüntülerle kişisel hataların takım oyunlarına etkisi üzerine konuşacağız.                     Devamı Yarın


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —