-1-
Kümese dadanan hırsızı bir defasında bekçi yakalar. Doğruca yargın karşısına çıkarır.
Hırsız, yumurtaları ceplerine, civcivleri koynuna doldurmuş ve tavukları da koltuk altına almıştır.
Bu durumu gören yargıç hem şaşırır hem de suçun işlendiğine kesin kanaat vererek hırsıza sorar "Bir isteğin var mı?"
Hırsız: "Avukat istiyorum." diye yanıtlar.
Hakim tekrar sorar: "Her şey meydanda, her şey apaçık. Avukat bu durum karşısında ne diyebilir ki!"
Hırsız: "Valla Hakim Bey ben de merak ediyorum acaba ne diyebilir?"
Eh ne diyelim kıssadan hisse... Evdeki para sayma makinalarına, para kasalarına, ayakkabı kutuları içindeki milyon dolarlara avukat ne diyebilir ki!
sahiden merak ediyoruz.
-2-
Bir saygıdeğer büyüğümden dinledim. Yaşanmış bir olay: Sümerbank`ta çalışan işçinin biri işe her sabah zayıf ince biri olarak gelir. Akşam işten çıkarken de göbeği büyümüş, beli kalınlaşmış ve şişmanlamış olarak ayrılır. Bu durumu fark eden yönetici günün birinde iş çıkışında adamı alıkoyar ve yanındaki elemanlara da şüpheli işçinin üstünün başının soyulmasını emreder. Bunun üzerine önce paltosu arkadan ceketi ve daha sonra gömleği çıkarılır. Bir de ne görseler, belinde bir top kumaş sarılı!
Yönetici: "Bu ne hal, sen hırsız mısın?" diye çıkışır.
İşçi: "Vallahi Müdür Bey, bu kumaşı belime kim dolamış bilmiyorum." der.
Sevgili okurlarım, ne kadar inandırıcı değil mi(!)
Tıpkı ayakkabı kutusuna paraların neden ve kimin tarafından konulduğunun bilinmemesi gibi.
-3-
At çalan hırsız yargıç huzuruna çıkarılır.
Hakim sorar: "Anlat bakalım bu atı nasıl çaldın?"
Hırsız anlatır: "Vallahi Hakim Bey, hava sıcaktı. Canım armut istedi. Ağaca çıktım. Bir ara ayağım kaydı, ağaçtan düştüm. Tam o sırada ağacın altından at geçiyormuş. Atın üstünde takılı kalıverdim."
Hakim şaşırır: "Nasıl olur böyle bir iş" diye sorar.
Hırsız: "Vallahi Hakim Bey ben de nasıl olduğunu anlamadım."
Minareyi çalan kılıfını hazırlar derler. Ama bazı kılıflar çalınan minarelere uymaz..!
