Binlerce ithal büyükbaş hayvan taşıyan gemilerin biri gidip diğeri gelirken çevreye yayılan iğrenç koku yanında sinek üremesine de neden olunca Bandırmalılar gözlerini Çelebi Limanı’na çevirdiler…
Ama, liman aslında sadece hayvan kaynaklı koku üretmediği belliyken insan sağlığı ve çevre kirliliğine asıl neden olan maden tozları gerçeği de unutulmasın...
İthal edilen buğday, arpa ve mısır gibi tahıl ürünlerinin tahmil-tahliye sırasında meydana gelen ve havaya yayılan zehirli toz yanında en büyük tehlike olan boraks tozları da şehirle adeta iç içe geçen limandan rüzgâr yönüne göre tüm Bandırma’da yaşayan insanların zehir solumasına neden oluyor.
Ama bu zehirli tozların kokusu olmadığı için de bugün angus kokusuna haklı olarak adeta isyan edenler asıl tehlikenin bilmem farkındalar mı?
Onun için Bandırmalılar’ın,“yüzen ahır” adını taktıkları gemilerden yayılan kokularla mücadele edilirken bana göre asıl tehlike, tarım ürünleri yanında boraks veya geçen yıl limanda tahliyesi yapılan demir-çelik sanayinde kullanılan ferro silika manganez madeni tozu gibi oluyorsa…
En çok etkilenenler ise; Bandırma Çelebi Limanı’yla adeta iç içe olan, hem de TCDD lojmanlarına bitişik Aşağı İstasyon Mevkii’inde ikamet eden Bandırmalılar’dır ve geçmiş yıllarda çok mücadele ettiler ama maalesef değişen bir şey olmadı.
Yasak olmasına rağmen dökme şeklinde zehirli toz saçan madenlerin tahmil-tahliyesinin yapılması engellenmeli.
Şimdi bir de maden tozu yanında ayni limandan gelen hayvan kokuları da şikâyet konusu olduğuna göre birlikte mücadele edilmeli…
Hayvan kokusu ve maden tozları engellenemiyorsa bu sıcak havalarda kapı-pencere açamayan Bandırma halkına sadece Allah kolaylık versin mi denilecek?
Bunun için de kaymakamlık ve belediye başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları da sadece “yüzen ahır” dan esen kokular için değil, maden kaynaklı tozlar için de engelleme çalışmalarının yapılması gerekiyor.
