Sevenleri de sevmeyenleri de kozmik bellekte kayıtlara geçmiş onun bu sözünü bilirler.
Bilmeyenler için tamamı şöyledir: ‘ Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız bu kafidir.’Sevmeyenleri bu sözün hikmetini ve önemini maalesef sevenlerinden çok daha iyi kavradıkları ve bildikleri içindir ki; ‘birinci eserimdir’ dediği, mayası fazilet, yani erdem, yani temiz ahlak ve dürüstlük, eşitlik, hak ve hürriyetlere saygılı, şiarı (amacı) muasır medeniyetin de üstüne çıkmak, hurafelerden kurtularak aklı ve bilimi önder yapmak olan, naçiz vücudu toprak olsa da ebediyen yaşatılması gereken cumhuriyette onun duygularını, fikirlerini ve ilkelerini canlı tutmak sizce başarıldı mı? Sevenleri mi sevmeyenleri mi işlerini daha iyi yaptılar?
Ölümüne birkaç ay kala, 24 Haziranda Savorona ile Erdek açıklarına kadar gelişinin temsili performansı, programa katılanları duygulandıran o özel güne ait ustaca derlenmiş anılar,
konuşmacıların özlü vurguları ile 24 Haziran 2023’de icra edilen böylesi güzel anma çalışmalarının ve benzerlerinin Atatürk’ün duygularıyla, fikirleriyle , kısacası ekonomi, sosyal hayat ve devlet yapısına ait hedeflediği medeni ve çağdaş sistemin inşası, sürdürülmesi, korunması ve geliştirilmesinde yeterli geldiği kanaatinde değilim. Yakalarına rozetlerini takıp, gerçekte yüzünü görmek istemeyenler bir bir onun ilke, duygu ve fikirlerini ‘globalleşmenin’ ( küresel modaya kapılmanın ) tesiriyle, ve hiç şüphesiz bunu tamamlayan maddi manevi kıyakların da cazibesiyle terk edip, Gençliğe Hitabe’ sindeki malum kişilere dönüşmediler mi? Cumhuriyetin varmak istediği şiara erişmek için itici güç olan Devletçilik, Laiklik, Milliyetçilik ve Devrimcilik ilkeleri bırakın gerekli olup olmamayı, adeta tehlikeli sayılmaya başlamadılar mı?
Atatürk’ün bizzat belirlediği bu yürütücü mekanizmaların yavaşlatılması onun ‘en büyük savaş’ diye tanımladığı cehaletin ve karanlığın çekim gücüne girilmesi demek olduğunu bir havacılık ve uzay düsturu ile anlatmak istiyorum. Uzayda her cismin bir çekim gücü vardır. Ufak olsun, büyük olsun. Sizi hep o güç ile kendilerine çekerler. Ondan kurtulmak için o gücü yenmek zorunda kalırsınız. Modern bir tüfekten atılan merminin ortalama hızının saniyede bin metre olduğunu akılda tutarak, şu örneğe bir bakalım. Ay’a gitmek isterseniz, dünyadan saniyede on bir bin metre hızla (bir mermiden on bir kat hızlı) ayrılmanız gerekir. Aksi taktirde dünya sizi gerisin geriye çekecektir. Ay’dan ayrılmak içinse bu hız saniyede üç bin metredir. Motorlarınızın gücü buna yetmezse, oradan asla ayrılamaz ve sonsuza kadar onun uydusu olarak kalırsınız. Gezegenlerin büyüklüğüne göre değişen bu hesaplamaya havacılıkta kaçış- kurtuluş hızı denmektedir. Çağ dışılıktan, karanlıktan, ve cehaletten kaçışın itici gücü olan onun ilke ve düşüncelerinin sahneye konması, senede birkaç gün, ve saatlik anma programlarından kat ve kat dah zordur. O’nun fikirlerine öncelikle sahip çıkması gereken bilgi birikimi olanlar ve varlık sahipleridir. Bu fikirlerin somut örnekleri ve uygulamalarını oluşturacak proje ve çalışmaları, halkın O’nun yüzün görecekleri, fikir ve duygularını yaşayacakları ortamların oluşturulacağı gayretlerdir asıl gerekli olan.
‘Nasıl olacak?’ sorusuna yine Erdek’ten güzel bir örnek: Erdek Belediyesi tarafından halkın heyecanı, bakışları, Atatürk’ün istikbali gördüğü yere ‘Geleneksel Uçurtma Şenliği’ ile gök yüzüne çevrildi. En basit uçan düzenekler olan uçurtmalar için öğrenilmesi gerekenler okullarda atölye çalışmalarıyla çoktan unutulmuş ‘Kendi Uçağını Kendin Yap.’ İlkesine ilk adım olarak ’Kendi Uçurtmanı Kendin Yap.’ girişimi sayesinde şenlik öncesi heyecan günler öncesi başlatıldı. Daha başka kazanımı var mıydı derseniz, daha da büyük olanını söyleyeyim. Yaşadığınız yerde çok ünlü bir sanatçıya konser verdirip, aksiyonu ve heyecanı bu şekilde de yükseltebilirsiniz. Şimdi bana söyler misiniz? Bu tür bir senlikte sahnedekilerin dışında kalanların, örneğin babasının elinden tutmuş on yaşındaki çocuğun kendi başarısını gösterme şansı var mıdır? Etkinliklerin kahramanları kürsü başında mikrofon sırası bekleyen bildik yüzler yerine, halk olmalıdır. Yüzlerce katılımcının yanında uçurtması en yükseğe çıkan on yaşındaki o çocuğa bu gururu, onu köşesinde sessiz bekleterek, veya bir başkasını alkışlatarak verebilir misiniz?
Modern havacılığın tüm fizik kuralları uçurtmalar için de geçerlidir. Hesapsız ve ölçüsüz hiçbir tasarımın işe yaramadığı, dengenin, kütlenin ne kadar önemli olduğu, estetik ve renklerli güzelliğe güzellik kazandırma bilincini, yarışma kültürünü, zamanlama ve planlamanın bulutlara yaklaşmadaki önemini ve bilimi o minik beyinlere anlatan bir etkinliğin ruhu Atatürk’ün tam da kendisidir.
‘ İki Mustafa Kemal var, biri ben fert olan, fani olan Mustafa Kemal. İkinci Mustafa Kemal’den ise ancak ‘biz’ diye bahsedebilirim.
Yani sizler, çalışan köylü, uyanık, münevver, Milliyetperver vatandaşlar… İşte o Mustafa Kemal ölmez.’ ( Milliyet 11 Mayıs 1933 )
Akılla, Bilimle, Erdemle, Esen kalın.