Besmele, “Rahmân ve rahîm olan Allah’ın adıyla” anlamına gelen Bismillâhirrahmânirrahîm cümlesinin adı olarak tarif edilmiştir. İbnü’l-Kelbî (ö. 204/819) Müslümanlar işlerine başlamadan besmeleyi söyledikleri gibi, Yahudilerin Beşem Yehova ve bir Hıristiyanların da Allah’ın adıyla veya İsa’nın adıyla ifadesini kullandıklarını bildirmiştir. Bunun yanı sıra, ilâhî dinlerde olduğu gibi İslâm öncesi Câhiliyye döneminde de besmele biliniyor ve günlük yaşamda tatbik ediliyordu. Nitekim Belâzürî’nin (ö. 279/892-893) naklettiğine göre, Ebû Süfyân Hz. Peygamber’e yazdığı bir mektuba باسمك اللهم (Senin isminle Allah’ım) şeklinde başlaması “besmelenin” İslâm’ı henüz kabul etmemiş kimseler tarafından da kullanıldığını kanıtlamaktadır. Bununla birlikte onlar, işe başlarken daha çok بسم اللات والعزى (Lât’ın ve Uzzâ’nın adıyla) cümlesini kullanırlardı. Buna ilave olarak müşrik Araplar, bir şeyle övündüklerinde veya bir meseleyi tekit etmek için أحلف بللات والعزى نائلة وهبل (Lât’a, Uzzâ’ya, Nâile’ye ve Hubel’e yemin olsun) dedikleri de bilinmektedir. Öte yandan, besmeledeki lafızlar arasında yer alan “Allah” sözcüğü bir yoruma göre “hayret etmek” anlamına gelmektedir. Çünkü akıllar Allah’ın azametinin içyüzünü kavramakta aciz kaldığı için bu duruma hayret etmektedir. Diğer bir değerlendirmeye göre besmeledeki “Allah” lafzı “Allah’ın görmesi; fakat O’nun görülmemesi” anlamına gelmektedir. Bu anlamda, besmeledeki lafızları telaffuz eden bir kişi, zımnen şunu demektedir: “Pek merhametli ve çok acıyan, kendisinden başka tapınılacak varlık olmayan, her şeyi gören; fakat görülemeyen zâtın ismiyle bu işime başlarım.” Müberred’den (ö. 286/900) gelen bir rivayette ise besmele, “Mahlukatın Allah’ı hatırladığında huzur bulması” şeklinde mana ve mesaj içermektedir. Dikkat çeken diğer bir yoruma göre besmele, “Allah’ın ibadeti hak etmesi” anlamına gelmektedir. Diğer taraftan Hz. Peygamber’in, besmele ile başlanmayan işlerin bereketsiz ve neticesiz kalacağını belirten hadisinin söylenildiği ortam dikkate alındığında, o dönemdeki insanların kutsalla olan ilişkilerine binaen Hz. Peygamber tarafından böyle bir cümle kurulmuş olabilir. Meseleye bu yönüyle bakıldığında, esasında besmelenin temelinde tevhit inancını pekiştirmek veya vurgulamak olduğu açık yüreklilikle ileri sürülebilir. Bu mesele bir tarafa, besmelede yer alan diğer lafızlardan Rahmân sözcüğü klasik dönemdeki âlimler tarafından, “Allah’ın dünyada Müslüman ve kâfir ayırt etmeksizin herkese merhamet etmesi, Rahîm sözcüğünün ise Allah’ın ahirette salt Müslümanlara merhamet nazarıyla bakması” anlamına geldiği belirtilmiştir. Bu yorumların tartışmaya götürür nitelikte olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Zira Rahmân ve Rahîm sözcükleri Allah’ın diğer sıfatları gibi Allah’ı tanımlayan birer sıfattan ibaret olduğu iddia edilebilir. Rahmân ve Rahîm isimlerinin bu denli ön planda olmasının zemininde birçok etmenin olduğu da ayrıca zikredilmelidir. Bu etmenlere girmek yazının sınırlarını aşacağından dolayı ancak şu kadarı ifade edilmelidir ki Kur’ân’da bu iki isme yönelik ayrı bir vurgunun yapılması, bu iki ismin Allah’ın diğer sıfatlarına göre daha popüler olduğunu akıllara getirmektedir. Son tahlilde daha önce de zikri geçtiği üzere besmele, Kur’ân’ın nâzil olduğu vasattaki inanç kültürü çerçevesinde tamamen Allah’ın diğer tanrısal varlıklardan uzak olduğuna dair bir ima ve vurguya sahiptir. Bu sebeple Müslümanlar, pratik hayatlarında besmeledeki lafızları telaffuz ederken besmeleyi bu ruh ve bilinçle söylemelidir.
