ALAADDİN BABUCÇU

Tarih: 25.07.2024 00:04

BİR HABER, BİR YORUM VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ.

Facebook Twitter Linked-in

Sosyal medyada ‘’Erdek’te boğulma vakaları arttı’’ haberine ilginç ve bir o kadar da, bugünkü her açıdan acıklı ve düşündürücü halimizi anlatan bir okuyucu yorumu takıldı gözüme. Şöyle diyordu: ‘’ Denizde bir gariplik var. Dikkat edin!’’ Açılmayan bir paraşütün yarattığı kaza için havadaki gariplikten, çöken bir madenin alacağı canlardan sonra topraktaki gariplikten mi bahsetmemiz gerekecek? Sosyal medya takipçisinin korku, endişe, üzüntü ve çaresizliğin etkisiyle yaptığı bu çağrının bir benzerinin elinde gücü, çareyi tutanların büyük bir pratiklik ile fıtrat, kader olarak telkin etmeleri nasıl bir niyetin patentini gösterir.

Hatırlanacağı üzere onlarca yıl öncesiyle Erdek’in bugünkü halini birçok yönüyle kıyasladığım hep olmuştur. Söz denizden açılmışken; geçmişle geleceği, hayali de olsa, bağlayan bir denizcilik kavramı ‘’dümen suyu’’ üzerinden devam edersek, daha önceleri yazdığım gibi, seyir halindeki geminin rotasında anlık olarak ne kadar düzgün ilerlediğinin, geçtiği yoldan (geçmişten), rotasına (geleceğe) doğru çizdiği köpüklü bir doğrulama çizgisidir. Tecrübeli kaptanlar arada bir, bu yüzden arkalarında bıraktıkları bu köpüklü çizgiye bakarlar.

Şimdi, onlarca yıl öncesine dönüp beraber bakalım. Yosunları temizleyelim mi, temizlemeyelim mi diye bir gündem yok. Plajlarda her elli adımda bir destan uzunluğunda plaj talimatı tabelalar yok. Yürümekte olan bir insanla neredeyse aynı hızda giden, pat-pat motoru ayrı güzellikte seda ile kulaklarımıza veren, koskoca koyda yıllar öncesinde bile sayıları beşi, onu geçmeyen ahşap tekneler, allı yeşilli kürekli sandallar şimdilerde yok. Denizin enginlik duygusunu karmaşa ve sıkıntıya çeviren yüzlerce palamar (bağlanma) şamandırası, ile kimi yerde duble mantar şeritlerle çevrelenmiş yüzme alanlarının ötesini adeta bir ölüm bölgesine çeviren, değil yürüyerek, başınızla bile takip edemeyeceğiniz hızda uçuşan sürat motorları, Sahil Güvenlik zodyak ve botlarının siren ve megafon uyarılarının yarattığı kaygının eşiğinde, neredeyse yürümeye bile yer bulamayacağınız, üstte mavi bayraklı karmaşanın, suyun dibini ise her cinsten ve renkten malzemenin(!) doldurduğu plajları ve bir sezonda (ki daha ortasındayız, ve Allah daha vermesin!) bu kadar boğulanı ben ilk defa görüyorum. Sizce garipliği denizde mi; yoksa, sadece o anda, o saatte işe yarayan, insanların başında siren çalıp, megafonlarla sürekli uyarılar,  bir başka deyişle, güvenlik ve polisiye tedbirlerin çokluğunda; bununla birlikte, kişilerin kendini ve çevresini koruma bilgisi,  becerisi, sorumluluğu, yani yaşantısı: eşittir sağlanan eğitimin aldığı garabet, ve çağ dışılıkta mı aramalıyız? Binlerce yıldan gelme tevatürlerin (söylentilerin) zorunlu dersler olarak yıllarca okutulduğu bir eğitim sürecinde, hayatta kalma, temel sağlık bilgisi ve ilk yardım derslerinin önem bulmayışıdır garip olan. 

Sahile çıkan ara sokakların uçları nasılsa kapalı diye yayaların bile geçemeyeceği bir şekilde, (bebek arabalı, bisikletli, tekerlekli sandalyeli yaşlı ve yürüme güçlüğü çeken vatandaşların bu sıcaktaki halini siz hayal edin!) sağlı, sollu kaldırım üstü yetmezmiş gibi sokağın ortasına yapılan taşıt parkları ile bloke edilen yolları bu denli çok, ilk defa görüyorum. Oy isterken, turisti bu kente çağırırken, vaatte ve davette sınır tanımayanlar, yapılacak ve yapılması gerekenlerde adeta askarîde demirlemekten memnunlar. Bu kentte park yerinin ve trafiğin sorun olmanın ötesinde, bir belaya dönüştüğünü de ilk defa görüyorum. Gerek atanmışların, gererekse seçilmişlerin bu toplumun sorunları karşısında böylesi yavaş ve çözümsüz görünmeleri de ilkler arasında. Kapalı Pazar vaadiniz bekleye dursun; Kovid salgınından sonra Pazar alanlarında pek de zabıta görmemem benim şanssızlığım olsa gerek diye düşünüyorum; ancak, beş kalem farklı mal satan tezgahların bir, iki kaleminde uydur kaydır etiketlerde yazılan fiyatların haricinde fiyat etiketi görmenin mümkün olmayışı da yine benim şanssızlığımdır!

Pazar meydanlarına direkt çıkan yolların işaretlenmemesi ve insan kontrolünün de olmayışı ile sağlı, sollu park etmiş araçlardan ötürü, yanlışlıkla giren yabancıların gerisin geriye, geri- geri çıkmak zorunda kalmaları da onların payına düşen şans olsa gerek. Bu yıl açılıyor, seneye açılıyor masalları ile reklamları yapılmaya çalışılan, harap ve bitap düşmüş, isminde bile ortaklığa varılmamış Zeytinliada ve diğer ören yerleri ile, amacı turizmin  birçok boyutuna, paydaşlarına, hedef ve stratejileriyle uygulamalarına rehberlik ederek, ilkesel boyutları bilimsel olarak saptamayı hedeflemesi gereken Turizm Master Planlarını laf ola, torba dola misali şişirme akademik jargonla doldurmak, turistin ulaşmayı hedefleyeceği yerlere (destinasyonlara) özellikle Erdek’in köyleri, adaları ve  Kapıdağ  mikro coğrafyasını ön plana çıkararak örnekler vermek yerine, komşu illerin ve Ege gibi uzak destinasyonların bolca bahsini yapmak, yine  uzak ve Erdek’ ile bir ilgisi olmayan bu coğrafyalara ait jeolojik ve iklimsel özelliklerini kes-kopyala, yapıştır metoduyla Erdek’e aitmiş gibi vermek, anlam bütünlüğünü bozacak, saçma ve komik ifadelere dönüşen kelime, gramer (dil bilgisine ait) ve imla bazında hataları denetlemeden planların sunumunu yapmak, Erdek’in sosyal hayatında, denizinde, trafiğinde, elbette ekonomisinde ve gelecekten beklentilerinde sayısız gariplikler yaşanacağının kehanetle ilgisi olmayan açık kanıtlarıdır. Eğitim ayağı eksik olan, halkı zurnanın son deliği olarak gören, kendin çal, kendin oyna misali yapılan projeler, toplantılar, master planları, varılan sonuçlar, alınan kararlar, kanun gücüne bile dayansa, belli kesimlere tanınan ayrıcalık ve kıyaklar  Erdek’in malum vizyonunun (bilinirliğinin) değişmemesinde söz sahibi oldukları sürece, gelsin master planlar, gitsin master planlar!

Vizyonumuzun akıl, bilim ve erdem olması dileğiyle, esen kalın.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —