Nasıl keskin bir soğuk... Oysa bir bahar sabahına uyanmaktı hayalimiz...
Elimdeki kitabını açıyorum rastgele...
"Sabahleyin erken kalktım. Bir kır kahvesine gidip oturdum. İnsan sevdiği insana mektup yazmak için bu saatte kalkmalı ve bir kır kahvesine gitmelidir..."(Bardaklar hikayesinden...)
Yaklaşık iki yüz elli sayfalık kitaptan önüme gelen bu satırlar tesadüf değil, onun bana zamanların ötesinden seslenişi gibi adeta sabahın bu erken saatlerinde...
Onunla tanışmam çocukluğuma rastlar. Evin minik kütüphanesinde bulduğum tüm kitaplarını okumaya ve anlamaya çalışırken ettiği kelamların bana birkaç beden büyük olduğunu da sonraları tekrar tekrar okumaya ve anlamaya çalışarak öğrenecektim. En son gittiğimde de evini gezememiştim, nerede, nasıl yaşar, odasında ne var ne yok, hangi pencereden nerelere bakıp yazmıştı bu hikayelerini hep merak etmiştim. Bu defa elimde yine seçtiğim bir kitabı...Alemdağ’da Var Bir Yılan, Az Şekerli, Şimdi Sevişme Vakti ile yıllardır bu çocukluğumun platonik aşkını ziyaret etmekte bu defa kararlıyım...
"Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek bilhassa güzel...Dilerim Allah’tan: Onu da benim gibi belalara müptela kılsın! Bir insanı özlesin! İşini gücünü, havayı suyu, yemeği bir yana bıraksın! Böyle bir pencere önünde beklesin!" (Bekleyen Adamın Üç Hali'nden) diye beddualar etmiş üstelik.
Gidiyorum kapı açık, kimsecikler yok...Gel diyor beni karşılıyor kapıda. Sadece o ve ben... O çok beklemişliğin…
Ben onu yeniden keşfetmenin sarhoşluğunda evini gezdikçe yazdıklarınla yaşanmışlıklarını karşılaştırıp nerelere gitmiyorum ki...
Sait Faik Abasıyanık Burgazada'da sizi bekliyor...