Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

ALAADDİN BABUCÇU


DEVEDE KULAK

Felsefenin kaynağında soruları görürüz. Tanımların ortaya çıkarılması, olguların (olmuş olan, gerçekler, vakıaların) sebep sonuçlarının belirlenmesi


Felsefenin kaynağında soruları görürüz. Tanımların ortaya çıkarılması, olguların (olmuş olan, gerçekler, vakıaların) sebep sonuçlarının belirlenmesi, açıklanması görevini üstlenen felsefe ‘bilgelik sevgisi’ (philosophia) anlamı ile bilginin kaynağını sorgularken, arkeolojinin sistematiğinde ve misyonunda (görevinde) geçmişe ait sorulara bilimsel cevaplar aramak vardır. Arkeoloji geçmişin değerlerini arar, ama değerli şeyler aramaz. Onu definecilikten ayıran da budur. Bazı kaynaklarda ‘kazı bilimi’ olarak çevrilmiş olsa da, kazı arkeolojinin bilgiye erişim için kullandığı metotlardan biridir. Arkeolojinin kendisi değildir.
Benzer metotları define arayanlarda da görürüz. Her ikisi de kazarak arar. Tarihin, zamanın toprak içindeki katmanlarını dikkate alarak, bilgiyi derleyerek, ve maddi kanıtları (bulguları) koruyarak kazar arkeoloji. Sadece değerli eşyalara ve nesnelere ulaşmak için paldır küldür yapılan kazı olan hafriyatla arasındaki fark bu şekilde oluşur. Bulguların korunması ve işlenmesi arkeolojiyi  bir bilim yapar.  Defineci buluntularını sadece satacağı kişiler ile paylaşırken, arkeoloji bulgularını ve buluntularını müzelerle, arkeoparklarla ve ören yerleriyle geçmişin, kültürün ve eskiye ait olanın fiziki kaynaklarını toplumun bilgisine sunduğu gibi, onu koruma ve gelecek nesillere ulaştırma şeklinde bir görevi de otomatik olarak yerine getirmiş olur. Buraya kadar size yaptığım açıklamalardan sonra sadede gelirsek: Erdek Zeytinliada arkeolojik kazısının bir bilim disiplini ve sistematiği ile yapıldığı kanaatinde değilim.
Adada tarihin ve zamanın derinliklerini saklayan toprağın yırtılıp atılacak bir ambalaj malzemesi, moloz yığını olarak görülmesi üzücüdür. Toprağın metrelerce altından çıkarılan ‘Jamatun, Bema, Naos, Kiborion, Apsis, Şapel gibi kilisenin bölümlerinin göz önüne çıkarılmasından daha önemli olanı ve herkesin sorması gereken soru bu koca alanı örten binlerce metre küp kırmızımsı renkte, kilisenin ve adanın diğer boşluklarını dolduran, kimi yerde yaklaşık dört metre kalınlığında, üzerinde ağaçların büyüdüğü ve modern binaların bulunduğu bu et toprağın kiliseyi ve çevresini duvarları bile yıkılmadan, tepesine kadar nasıl, kimler tarafından ve ne amaçla doldurulduğu sorusu havada kalmıştır. Yüzlerce metre karelik kullanım alanı olan, duvarları yıkılmadan günümüze kadar gelmiş, bu yapının tamamen toprağın içine gömülüşünün heyelan, deprem, sel gibi felaketlerle olduğunu var sayarsak, duvarlarının  sağlam kalmış olması bu tahminleri çürütmez mi? Hıristiyanlığın o devirde modasının geçtiği için kiliseni toprağa gömüldüğünü de söyleyemeyeceğimize göre, bunca yıl süren kazılar sonucunda el arabaları, ve dozerlerle içindeki bulgular, insan kemikleri, antik yapı malzemeleri ve veri olabilecek unsurların moloz sayılarak, adanın topografyasını (arazi yüzey şeklini) değiştirecek şekilde ve kıyı kanunu hiçe sayılarak denize döküldüğü, hafriyat kamyonlarıyla roro gemilerine yüklenerek yok edildiği ve adanın etrafına dolgu malzemesi olarak kullanılmasını, aradan iki bin yıl da geçse bütünlüğü korunmuş insan kemiklerinin rahatlıkla görüldüğü mezarlarla dolu olan bu arkeolojik alana kemirme ve eşeleme gibi dürtülere sahip, kemiğe karşı ezeli ilgisi olan köpeklerin tecrit altındaki adaya sokularak, başlangıçta bir disiplin ve itina ile açılmış mezarların bu canlılar tarafından dağıtılmasını, ve insan kemiklerinin ufak edilmesini, tabiatları gereği işleri tutmak, yakalamak olan bu başıboş bırakılan köpeklerin adaya sığınan hasta, sakat ve yaralı kanatlılara yaptıkları kimin sorumluluğundadır. 
Arkeolojinin temel misyonundan biri olan buluntuları koruma işi hem çelik çatının (2010) hem de ahşap çatının (2012) fonksiyonel (işini yapmaya uygun) olmaması, rüzgarı, karı, yağmuru engelleyememesi  yetmezmiş gibi, çatıdan toplanan suyun oluklar ve pimaş borularla korunması gereken kazı alanının (kilisenin) ortasına verilmesi, sonunda bir de ortaya çıkarılan binlerce yıllık duvarların üstüne yıkılarak verdikleri zararlar nereye yazılmalı. Buraya kadar yazdıklarımın devede kulak olduğunu söylersem devenin ne olduğunu siz düşünün. 21 Nisan 2023 tarihli Yeni Erdek gazetesinde çıkan ‘Zeytinliada ören yeri olacak’ haberini dikkate alırsak, hali hazırda viraneyi andıran bu adanın nasıl ve hangi kurallara göre restore edileceği ve daha önemlisi, eskiye ait perspektifin elde kalan hangi bulgularla topluma sunulacağını ben herkesten fazla merak ediyorum. 
Çevre müzelere dağıtılmış olan Zeytinliada buluntularının geri alınıp, Erdek’in turizmine, sosyal ve kültürel hayatına kazandırılması daha bir hayli zaman alacağından tavsiyem: Baitylos (tapınma) taşının parlatılarak havuzlu meydana kutsal gök taşı olarak dikilmesi turizm ve ekonomide trafiği arttırabilir! Benden söylemesi. ‘Yok artık, daha neler’ derseniz, bunca keyfiyetten sonra benimki devede kulak.  
Akılla, bilimle, erdemle, esen kalın.
 

  • BIST 100

    9558,2%0,29
  • DOLAR

    32,48% 0,13
  • EURO

    34,78% 0,23
  • GRAM ALTIN

    2490,71% 1,17
  • Ç. ALTIN

    4150,05% -1,23
  • Cuma 23 ° / 11.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 15.6 ° / 7.5 ° Şiddetli yağmurlu
  • Pazar 21.3 ° / 6.1 ° Güneşli

Balıkesir

19.04.2024

  • İMSAK 04:38
  • GÜNEŞ 06:12
  • ÖĞLE 13:08
  • İKİNDİ 16:53
  • AKŞAM 19:55
  • YATSI 21:22