Neyleyelim ölüm hepimizin başında. İster hatırlayıp uykularımız kaçsın, ister hiç hatırlamamak için aklımıza getirmek istemeyelim, isterse kendisine hazırlık yapsak ta durum böyle. Yaşam bulan bütün canlılar için kaçınılmaz bir gerçek: Ölüm. Cahit Sıtkı TARANCI “Yaş Otuz Beş” şiiriyle karşılaşacağımız ölümü, bizlere ne güzel hatırlatıyor.
“… Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.”
Ölüm imtihanın tabii bir sonucudur. İmtihan dünyasında yaşayan insanların yapmış olduklarının sonuçlarıyla karşılaşacağı zaman dilimine atılan ilk adım.
Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah, sizi kendisinden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır. (Al-i İmran Suresi, 30)
“Dünya madem fanidir.
Hem madem ömür kısadır.
Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur.
Hem madem hayat-ı ebediyye (sonsuz hayat) burada kazanılacaktır.
Hem madem dünya sahipsiz değil.
Hem madem şu misafirhane-i dünyanın(dünya misafirhanesinin) gayet Hakim ve Kerim bir müdebbiri(işini tedbirli yapan) var.
Hem madem iyilik ve fenalık cezasız kalmayacaktır…
Hem madem dünyevi dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır.”
“Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahireti unutmasın, ahiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye (dünya hayatı) için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telakki edip, misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selametle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.” (Mektubat)
İnsan hayatının belli bir süresi vardır. Bu sürenin sona ereceği vakte ecel adı verilmektedir. Eceli gelen herkes ölecektir. Nitekim sonradan yaratılan her şey fanidir. Bir başlangıcı olanın mutlaka sonu da vardır. Her doğan, daha doğarken ölüme namzet olarak doğmaktadır. Bu bir hayat kanunudur, istisnası da yoktur. Ecel bir gün bizim de kapımıza gelecek ve kapımızı çalacaktır. Kapımız çalındığında, ölüme “şimdi değil, başka zaman gel” deme imkânımız da asla olmayacaktır. Ecel geldiği zaman ne bir an geri kalır; ne de bir an ileri gider. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (A’raf,7/34)
Cenab-ı Hak ölmeden önce, ölümden sonrası için hazırlık yapmayı cümlemize nasip etsin.