BEDİRHAN AYDIN

Tarih: 11.10.2014 17:20

Fussilet Süresi

Facebook Twitter Linked-in

Şübhesiz ki “Rabbimiz Allah’dır” deyip, sonra (ihlâs ile) dosdoğru olanların üzerine (ölüm ânında, kabirde ve haşir meydanında): “Korkmayın, üzülmeyin ve va‘d olunup durduğunuz Cennetle sevinin!” diye melekler iner.(1)
31-“Biz dünya hayâtında da, âhirette de sizin dostlarınızız. Hem orada sizin için canlarınız ne çekiyorsa vardır. Yine orada sizin için ne isterseniz vardır.”
32-“(Bu,) Gafûr (çok bağışlayan), Rahîm (çok merhamet eden Allah) tarafından bir ağırlamadır!”
33-Hem Allah’(ın yolun)a da‘vet eden ve sâlih amel işleyen ve: “Doğrusu ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?
34-Çünki iyilikle kötülük bir olmaz. (Sen kötülüğü) en güzel olan (iyilik) ile def‘ et; bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost olmuştur!(2)
35-Buna (bu güzel haslete) ise ancak sabredenler eriştirilir ve buna ancak(hayırdan yana) büyük bir nasîbi olanlar eriştirilir.
36-Bununla berâber şeytandan (gelen) bir vesvese seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın!(3) Çünki Semî‘ (herşeyi işiten), Alîm (hakkıyla bilen) ancak O’dur.
37-Gece ile gündüz, güneş ile ay da O’nun (kudretinin) delillerindendir. Eğer sâdece O’na (Rabbinize) ibâdet ediyorsanız, güneşe de, aya da secde etmeyin; onları yaratan Allah’a secde edin!(4)
38-Buna rağmen büyüklük taslarlarsa, artık (bilsinler ki) Rabbinin katında bulunanlar (melekler), hiç usanmadan gece gündüz O’nu tesbîh ederler.
(1)Resûl-i Ekrem (asm) Fussılet Sûresinin otuzuncu âyetini okuduktan sonra şöyle buyurmuştur: “İnsanlar bunu hep söylediler. Ancak sonradan çoğu küfre düştü. Kim bu söz üzere ölürse, o kimse istikāmeti doğru olanlardandır.” (İbn-i Kesîr, c. 3, 262)
(2)“Evet, nasıl ki muhabbet (sevme) sıfatı, muhabbete lâyıktır. Öyle de adâvet (düşmanlık) hasleti herşeyden evvel kendisi adâvete lâyıktır. Eğer hasmını mağlûb etmek istersen, fenâlığına karşı iyilikle mukābele et. Çünki eğer fenâlıkla mukābele edersen, husûmet tezâyüd eder (artar). Zâhiren (görünüşte)mağlûb bile olsa, kalben kin bağlar, adâveti idâme eder (devâm eder). Eğer iyilikle mukābele etsen, nedâmet eder (pişmân olur). Sana dost olur.” (Mektûbât, 22. Mektûb, 93)
(3)“İnsan kalben ve fikren hakāik-ı İlâhiyeye (ilâhî hakīkatlere) bakıp düşündüğü zaman, bilhassa namaz ve ibâdet esnasında, gerek şeytan tarafından, gerek nefsi tarafından pek fenâ, çirkin vesveseler, hâtıralar, sinekler gibi kalbe ve akla hücûm ederler. Bu gibi hevâî (nefsin arzularına âid), vehmî (hayâlî) ve çirkin şeylerin def‘iyle uğraşan adam, o vesveselere mağlûb olur. Ancak onları kaçırmanın çâresi, müdâfaayı terk etmektir. Onlarla uğraşmamaktır. Evet arılarla uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde, insanı terk ederler, giderler. Hem de o gibi vesveselerin, ne hakāik-ı İlâhiyeye ve ne de senin kalbine bir mazarrâtı (zararı) yoktur. Evet, pis bir mendilin deliklerinden semânın güneşine ve yıldızlarına ve Cennetin gülüne ve çiçeklerine bakılırsa, o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz. Ve fenâ bir te’sîr etmez.” (Mesnevî-i Nûriye, Habâb, 81)
Vesvese hakkında ayrıca bakınız, (Sözler, 21. Söz, 96)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —