ALAADDİN BABUCÇU

Tarih: 30.08.2024 09:45

GÖRENLER, GÖSTERİNCE GÖRENLER ve ASLA GÖRMEYENLER!

Facebook Twitter Linked-in

Yazının başlığı olarak yer verdiğim bu sözler, tarihin belli zaman aralıklarına yerleştirdiği; astronomi, tıp, mimari, haritacılık, mekanik, anatomi, botanik (bitki bilimi), paleontoloji ( tarihi kalıntı-fosil bilimi), mühendislik, resim-heykel gibi ilgi, uğraşı ve üretim alanlarıyla, yaşadığı çağın içine sığmayan, kendine gelme, canlılığı yeniden kazanma, iyiye evrilme anlamına gelen Rönesans’ın polymath’ı (çeşitli alanlarda derin bilgisi ile problem çözme becerisi olan kişi) ve dönem olarak; saplantıların, hurafelerin, cehaletin, karanlığın ve kilise kaynaklı din yobazlığının köpürdüğü orta çağa, sanat ve bilimin aydınlığını getirerek, damgasını vurmuş Leonardo da Vinci’ye aittir.

Yaşadıkları mekan ve çağa göre bir elin parmakları kadar az olan, sosyal hayat, felsefe, sanat ve bilimde  lokomotif benzeri çekici, hareket ettirici, eskiyi, köhnemişi alt üst eden, günümüzde kolayca ‘etki ajanı’ sayılabilecek bu ‘gören insanlar’, ancak; görece biraz daha fazla olan ve sadece ‘gösterince görenler’ için hurafeyi, cehaleti, ve karanlığı yırtan bir fener ışığı olurken, cehaletin karanlığından doğan istismarın, kandırmanın, uyuşukluğun ve uyutulmanın mutluluğuna sarılan, ve en büyük kitle olan: Tarihin ve talihin ender gönderdiği, ‘Önemli olan ufku görebilmek değil, ufkun da ötesini görebilmektir.’ diyen ve görmenin, bilmenin erdemini göstermeye çalışanlara küfür etmeyi meziyet sayan ‘asla görmeyenlerin’; yaptığı devrimlerle, kurduğu fazilet yönetimi Cumhuriyetle, orta çağın karanlığını ve bağnazlığını yıkıp atmayı hedefleyen, modern hayata, çağdaşlığa, medeniyete ve bağımsızlığa koca bir Milleti taşımanın itici gücü olan, dört binin üzerinde okuduğu  kitabı, geometriden tutun, Türk dili ile askerlik üzerine araştırma, teoriler ve deneyimlerini yazdığı kitapları, mimariden arkeolojiye, modadan eğitim ve tarıma kadar uzanan ilgi ve üretim alanlarıyla tıpkı Leonardo da Vinci gibi tarihin ve talihin bu coğrafyaya adeta hediye ettiği; işgalin, sömürgenin, fırsatçılığın ve hak tanımazlığın kendisi olan emperyalizme ve onun tüm uşaklarına savaş açmış, sonunda bütün dünyanın tescil edip onayladığı o silinmez başarının finali olan, Türk Milleti ile başlatmış olduğu İstiklal ve istikbal savaşının yüz yılı aşan yıl dönümünde Kocatepe’de gözlerden gönüllere nakşolmuş ‘Kayaların arasında, düşüncelerle yokuş tırmanan Baş Komutanın ve omuzunda top mermisi götüren Türk kadınının’ resmi görmeyenlerin gözlerine bir şey anlatmadığı gibi, Afyon ovasından, Dumlupınar’dan ve İzmir’in dağlarından yankılanan, onurun, namusun, sedaya dönüşmüş gerçek hali olan top seslerinin (Erdek’in o gazi topu hala kayıp!) bir türlü bunların kulaklarında da olmayışını Türk Milletinin kahir ekseriyetinin saygı gösterip inandığı Tanrı Kelamı Kitap bakın nasıl anlatıyor. 

‘ Yeryüzünde hiç dolaşmadılar mı ki, kalpleri olsun da onunla akıllarını çalıştırsınlar, kulakları olsun da onlarla duysunlar. Şu bir gerçek ki, kafadaki gözler kör olmaz ama göğüslerin içindeki gönüller körleşir.’ ( Hac Suresi-46) 

 ‘ And olsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf 179)

Gaflet, dalalet ve hıyanet melanetinin peşinden beş paralık çıkarları için gidenlerin varlıklarına ve hep olacaklarına dair gençliği uyaran M. Kemal Atatürk’ün, ya ufkun ötesini anlattığı resmini göreceğiz, ya da, akıldan, bilimden ve erdemden uzak bir köşede, her alanda gerçeklerin ters yüz edildiği cehaletin, kabusu olmayan, huzur(!) ve mutluluk uykusuna yatacağız...Ancak, unutmayın ki kabusu bu uykudan uyandıktan sonra  göreceğiz...

26 Ağustos Büyük Taarruz Zafer Haftası ve 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Esen kalın


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —