Yazının başlığında yer alan teoloji ( din ve inanç) alanına ait kelimelerin bir çok okurun bilgisi dahilinde olmadığı kanaatiyle, kısa bir açıklamayla devam edelim. Ölçüde ve tartıda hile yapanlar anlamına gelen ‘Mutaffifin , suresinin 18-19-20. ayetlerinde açıklanan; erdemin, iyiliğin, doğruluğun ve bu yolda gidenlerin en yüce şekil ve burçlarda kaydının tutulduğu, rakamlandırılmış ( kodlanmış-dijital ) bir kitap olarak anlatılır ‘İlliyyin.
Yine aynı surenin 7-8-9. ayetlerinde ahlak, erdem, vicdan ve doğruluk-dürüstlük yoksunu alçakların dünyayı zindan eden kötülüklerine ait kaydının tutulduğu; yer olarak da cehennemin dibi, pis bir çukur olarak tasvir edilen mevkide var olduğu söylenen, yine rakamlandırılmış bir kitap halinde kayıt sisteminden, ‘Siccin’ den bahsedilir milyonların mukaddes kitabı Kur’an da.
Hazır bu iki tanım aklımızda dururken, geçmişe ve içinde bulunduğumuz zamana bakarsak, önümüze ‘Neredeeeen, nereye!’ cinsinden bir sorgulama çıkar. Cumhuriyetin ilk yılları: Ülkenin Güney ve Doğusunu tutan, körlüğün önemli nedenlerinden biri olan trahom, nüfusun yarısını sarmış sıtma salgını, yine o yıllarda on milyonun biraz üzerinde olan nüfusun üç milyonunu pençeleri arasına alan frengi, tifüs, cüzzam ve veremin kırıp geçirdiği bir ülkede, sığır vebası, kuduz, veba ve uyuz gibi illetlerin yanında Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve dış borçların harap ve bitap düşürdüğü bir milletin ve onun efsanevi kurtarıcılarının Cumhuriyetin erdem ve faziletine olan inançları gereği hedefledikleri sosyal devlet ile kuruluşun ilk yıllarında akıl ve bilimin kılavuzluk ettiği Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve diğer çalışmalarla bulaşıcı hastalıkların kontrolünde dünyaya örnek olacak başarılar elde edilmiş, Çocuk Esirgeme Kurumundan Türk Hava Kurumuna, Türk Dil Kurumundan, Türk Tarih Kurumuna kadar onlarca taşıyıcı, lokomotif kurumlarla bir ülkenin, ihtiyaç duyacağı sosyal, kültürel, ekonomi, savunma-güvenlik, eğitim ve tarım gibi alanlarda bel kemiği olacak kurum ve ilkeleri, adaletin, ahlakın ve doğruluğun ortak tanımı olan fazilet ve erdemin sembolü ve böylelikle ‘Kimsesizlerin kimsesi, olmayı demokratik, laik ilkeler ve eşit vatandaşlığın birleştiriciliği ile evrenselliğin en yüksek burçlarında yükselen ve tüm dünyanın gözünde taktir bulan Cumhuriyetin, inancım odur ki; bu günkü yasama, yürütme, çalışma hayatı, sağlık, adalet, güvenlik, eğitim, bilim, ahlak, ekonomi, ve din işlerindeki, dönüşüm, cehalet ve istismar soslu şöhretini yazmaya bu gazetenin tüm sayfalarının yetmeyeceği gibi, edilen lafların, gölge etmekten başka yapacakları somut işleri olmayan gölge varlıkların hiçbir işe yaramadığı bu dönemin içinden sıyrılıp, kurtulmanın, kendi ihmalleri ve yetersizliklerini görmeden ‘Allah belanı versin, demekle mümkün olmayacağıdır.
Son günlerin bir birinden sarsıcı intiharları, cinnet, cinayet, istismar, soygun, cinai ve dolandırıcı çetelerinin çizdikleri kapkara tablonun cilası olarak artan fakirliği ve çaresizliği eklediğinizde, ‘Nereden nereye’nin, şimdiki zamanını görürüz. Yıkıcı savaşların, salgınların ve yoklukların sonucunda ailesiz, kimsesiz kalmış çocukları kolları kanatları altına almış, Çocuk Esirgeme Kurumunu kurmuş, sosyal, hukuk ve laik devlet modeli olan Cumhuriyetten; kahrolası cehaletten beslenerek, geriye evirilmelerle (dönüşümlerle ) anayasası rafa kaldırılmış, bir şirket ve ilkesizlik devletine benzemenin tipik örneği olan yeni doğmuşların yoğun bakım kuvözleri içinde aç ve ilaçsız bırakılarak, kabir azabını aratmayacak işkencelerle, para kazanmak, alem yapmak, devleti soymak gibi iğrenç amaçlarla ölüme terk edilmesi, taammüden öldürülmesi ve adeta cahiliye döneminde yeni doğan kız çocuklarının diri diri gömülmesinden bir farkı olmayan bu tiksindirici cürümlerin kaydı sizce ‘İlliyyin’ de mi yoksa ‘Siccin’ de midir?
Sorunun cevabı: Anlamak isteyenlere de istemeyenlere de, bükme-dürme anlamına gelen ‘Tekvir, suresinde bakın nasıl anlatılmakta. ( 8-14) ‘ O diri diri gömülen kız çocuğuna sorulduğunda, hangi günah yüzünden öldürüldü diye. Sayfalar açılıp göz önüne konulduğunda, göğün örtüsü sıyrılıp, indirildiğinde, cehennem kızıştırıldığında, cennet yaklaştırıldığında, her benlik önceden ne hazırlamışsa bilmiş olacaktır.’ Hesapları ‘Siccin’de tutulan o iban sahiplerinin dokuz kere yutkunduktan sonra bile ‘amin’ diyemeyecekleri bu Allah kelamının da böylesi azgın kudurganlığın karanlığında ve yurdunda çoktan unutulmuş olmasıyla madden ve manen yaşadığımız bu sarsıntılardan kurtulmanın yegane yolu birkaç gün sonra 101. yaşını kutlayacağımız, bilimin, erdemin, fazilet ve medeniyetin sembolü, adaletin, eşitliğin ve laikliğin teminatı olan ATATÜRK Cumhuriyetidir.
Esen kalın.