BEDİRHAN AYDIN

Tarih: 16.08.2014 18:50

İslamda Akrabalık

Facebook Twitter Linked-in

Dînimiz, akrabalar arasındaki ilişkilerin sağlam, sıcak ve devamlı olmasına, akrabaların birbirine maddeten ve mânen destek olmalarına çok önem vermektedir. Hısımlık hakkını gözetmek, Allah ve Resulü`nün ısrarla emrettiği şeylerdendir. Konumuzla ilgili Kur`an-ı Kerim` de Cenâb-ı Allah şöyle buyurur:
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde bir gözetleyicidir.”[6]
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma.”
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”
Bir başka ayette ise mealen şöyle buyrulmaktadır. “Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekatı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.”
Sevgili Peygamberimizin Akraba ilişkileri ve ziyaretleriyle ilgili hadis-i şerifleri şöyledir.
“Akrabasının yaptığı iyiliğe aynıyla karşılık veren, onları koruyup gözetmiş sayılmaz. Akrabayı koruyup gözeten adam, kendisiyle ilgiyi kestikleri zaman bile, onlara iyilik etmeye devam edendir.”
Sevgili Peygamberimizin akrabalarıyla olan ilişkilerinden birkaç kesit sunmak isterim.
Hz. Peygamber (s.a.v), doğmadan önce babasını ve çok küçük yaşta annesini kaybetmiş olmasına rağmen anne babasını ve yetişmesine katkısı olan diğer yakınlarını hiçbir zaman unutmamış, onları hep hayırla yâd etmiştir. Bir hadislerinde Efendimiz şöyle buyurmaktadır.
“Ana ve babasının ihtiyarlık zamanlarında, bunlardan birine yahut ikisine yetişip de, bunlara gereken hürmet ve hizmette bulunarak Cennet’i hak edemeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün!”[15] Hz. Peygamber (s.a.s.) ana-baba hakkını yerine getirmemizi, onlara saygılı olmamızı, ayrıca sütannesini, sütkardeşini, baba dostunu sevip onların gönüllerini almayı da emretmiştir.
Medine`de dayılarını ziyaret ettikten sonra Mekke`ye dönerken Ebvâ denilen yerde kaybettiği annesi Âmine`nin kabrini Hudeybiye yolculuğunda Ebvâ köyüne uğrayarak ziyaret etmiş, kabrini eliyle düzeltip ağlamıştır. Niçin ağladığını soranlara da: "Merhamet duygusu beni duygulandırdı da onun için ağladım." diye cevap vermiştir.
Doğumunda kendisini ilk olarak emziren Ebû Leheb`in cariyesi Süveybe`yi hiç unutmamış, Mekke’de iken onu ziyaret etmiş ve ona ikramlarda bulunmuştur. Hicret edince Medine’den ona giyecekler göndermiştir. Mekke Fethi’nde onun oğlunun durumunu sorup araştırmış, onun da annesinden önce vefat ettiğini öğrenmiştir.
Sütannesi Halime’yi gördükçe; "Benim annem, benim annem!" diyerek, kendisine içten sevgi ve saygı gösterip, omuz atkısını serip üzerine oturtmuş, istek ve arzularını hemen yerine getirmiştir. Hz. Hatice ile evlendiğinde, Halime Mekke`ye gelmiş, Peygamberimiz onu ağırlayıp kırk koyun ve bir deve hediye etmiştir.[16]
Huneyn Savaşı’nda esir düşen sütkardeşi Hz. Şeyma`yı elbisesinin üzerine oturtmuş ve `hoş geldin` buyurmuş, gözleri dolu dolu olmuş, ona sütanne ve sütbabasını sormuş, onların ölmüş olduklarını öğrenmiş, sonra Şeyma`ya şunları önermiştir: "İstersen sevgi ve saygıyla yanımda otur, istersen yararlanacağın mallar verip seni kavmine döndüreyim." Şeyma ikinci teklifi kabul etmiş ve Müslüman olarak kavmine dönmüştür.[17] Onun bu davranışında, 60 yıl kadar sonra bile devam eden vefakarlığını görüyoruz.
Dadısı Ümmü Eymen`i sık sık ziyaret ederek kendisine "anne" diye hitap etmiştir. Yine onun için; "Anamdan sonra annem, benim ev halkımdan geride sağ kalan kimsedir." diyerek iltifat etmiştir.[18]
Mute Savaşı’nda amcaoğlu Cafer şehit olunca evine giderek, onun oğullarını bağrına basmış, öpmüş, koklamış ve ağlamıştır. Sonra ev halkı için yemek hazırlatıp onlara ikram etmiş ve iki oğlunun bakımını üstlenmiştir.[19]
Ailevi huzurun korunması, dünyada yaşamaktan zevk almamız ve hayatımızın huzurla geçmesi, akrabalık ilişkilerini canlı tutmamızla mümkündür. Bu sebeple Müslüman aileler olarak bizler, başta akrabalarımız olmak üzere, birlikte yaşadığımız insanlarla samimi ve dürüst ilişkiler içerisinde olmak zorundayız. Unutmayalım ki, bir gün bizimde bünyelerimiz yaşlanacak ve bugün ailelerimizle, akrabalarımızla ve beraber yaşadığımız insanlarla kesmiş olduğumuz ilişkilerin benzerinin kendimize yapılmasını asla istemeyeceğiz.
-Ziyaretleşmek akrabalık bağının devam etmesine en büyük vesiledir. Bu sebeple aramızdaki diyalogları artırmak için ziyaretleşmeleri unutmayalım.
-Akrabalık korunacak diye haram yollara da düşülmemelidir. Alkol almak, zinaya bulaşmak, adam öldürmek gibi dinen haram kılınan bütün yollar terk edilmelidir. Haram fiiliyatta yardımlaşma, beraber olma, arada bulunan bağı gözetme diye bir husus söz konusu değildir.
Yüce Rabbim sevdiklerimizle beraber güzel bir hayat geçirmemizi, akrabalık bağlarımızı koparmamayı, birbirimizle olan diyaloglarımızı kesmemeyi nasip etsin. İyilikte ve kötülüğü engelleme adıyla bir araya gelmeyi bizlere ihsan etsin.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —