İYİLİKLERDE MANEVİ ÜCRET

Cenabı Hak biz insanlara karşı çok keremli, nihayet derecede merhametli ve tam bir adalet ile muamele etmektedir. Bunun bir gereği olarak bir iyilik yaptığımızda peşin bir mükâfat verir. Kötülük yapıp, günah işlediğimizde de mücazat yani peşin olarak cezalandırır. Yapılan iyiliklerin, sevapların neticesinde ahrette alacağımız mükâfatın manevi lezzetini daha dünyada iken hissetmekteyiz. Yapılan hataların ve işlenilen günahların neticesinde ahrette çekilecek azabın bir numunesini insan dünyada iken hissetmektedir. Birkaç örnekle meselemizi izah edelim. Allah Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerimde en çok emrettiği ibadetlerden birisi ise namazdır. Namaz kılmak Allah’ın emrini yerine getirmektir. En önemli ibadetlerden bir tanesidir. Zira kainatta en büyük hakikat Allah’a imandır, imandan sonra da namazdır. İnsan namaz kılarken adeta Rabbine ibadet ettiği için mutlu olur, kalbi huzurla dolar. Ruhun en büyük ihtiyacını gidermiş olur. Namaz kılarken ise manevi lezzet hisseder. İşte o namaz kılarken hissedilen manevi lezzet, ahrette namaz karşılığında verilecek mükafatın dünyada ki bir numunesidir. Yapılan iyiliklerin mükâfatı ahrette mutlaka verilecektir. Ama insanın bir iyilik yaparken veya herhangi bir ibadeti ifa ederken manevi bir lezzet alması, içinin adeta ferahlaması, vicdanen rahat olması da dünyada peşin olarak aldığı ücrettir. Herkes kalbine müracaat etse, kendini bir yoklasa iyilik içerisinde peşin bir ücret olduğunu manevi olarak hissedecektir.
Şimdi bunun tam aksini düşünelim. Bir insanın başka birisine kötülük yapması, ona zarar vermesi veya küçük ya da büyük günah işlemesi insana manevi bir azap çektirir. Günahın karşılığı ahrette azaptır. İşte insan bir günahı işlerken manevi azap çeker. Vicdan azabı hisseder. Vicdanı sönmemiş her insan bunu muhakkak hisseder.
İşte her şeyi hikmetle yaratan Cenabı Hakk, iyiliklerin içinde bir mükâfat, kötülüklerin içinde bir mücazat yani cezalandırma ile insana manevi olarak hissettirmektedir.
Hürmete layık insanlara hürmet etmek, merhamete olan kişilere merhamet ve hizmet etmek bir iyiliktir. Aynı zamanda sevaptır. Bu iyiliklerde ahret sevabını hissettirecek zevk ve lezzet vardır ki, hayatını feda etmek derecesinde o hürmeti ve merhameti ileri götürür. Bir annenin çocuğuna olan merhametindeki şefkat vesilesiyle kazandığı zevk ve mükâfat hayatını o merhamet yolunda feda etmek derecesine gider. Yavrusunu kurtarmak için aslana saldıran bir tavuk, bu hakikate güzel bir örnektir. Ona bu cesareti veren, yavrusuna olan şefkatidir. Demek oluyor ki, merhamet ve hürmette öyle peşin bir mükâfat var.
Her zaman huzurlu olmak istiyorsak, insanlara iyi davranalım. Peygamber Efendimiz (s.a.v) : “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” Buyurmaktadır. Allah’ın emirlerini yerine getiren, sevap işlemeye çalışan ve faydalı olmaya çalışan insan hep mutlu olacaktır. Kalbi huzurla dolacaktır.
Mutluluğu başka şeylerde aramayalım.