GAZETECİLİK sadece ülkemizde dibe vurmamış
`Ulusal` demeye hiçbir zaman dilimin varmadığı için, `Yaygın Basın` diyorum ben
`Ulusal Basın` değimini aslında `Yerel Basın` hak ediyor
İşbirlikçilerin Osmanlıyı paylaştığı günlerde ortaya çıkan `Yerel Basın`
İstiklal Savaşı` sırasında da milletin bütünlüğünü sağlayama çalışan `Yerel Basın`...
Yoksa bugünkü `Yalaka`, `Yandaş`, `Satılık kalemlerin` çoğaldığı basın hak etmiyor.
Bugün ülkemde, `Yaygın Basında` olduğu gibi, `Yerel`de de bunların çoğaldığını görüyoruz
Geçmişte `Başvekilden` sadaka gibi para dilenenlerin yerini bugün, daha modern dilenciler aldığını da biliyoruz
Amerikalı gazeteci ve ekonomist John Swinton, kaleme aldığı yazısında şöyle yazmış
"Dünya tarihinin şu anına dek `özgür, bağımsız basın` diye bir şey olmamıştır.
Bunu siz de biliyorsunuz, ben de.
Çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için haftalık bir ücret ödüyor.
İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır.
Düşüncelerini açıkça yazacak kadar aptal olan herhangi biri, sokakta başka bir iş arıyor olacaktır.
Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır.
Bunu siz de biliyorsunuz, ben de.
Öyleyse şimdi burada `bağımsız, özgür basının şerefine kadeh kaldırmak` saçmalığı da nereden çıktı?
Bizler, sahne arkasındaki zengin adamların oyuncakları, kullarıyız.
Bizler, ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız.
Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı.
Bizler entelektüel fahişeleriz."
Hadi gel de katılma
