Bazı sanatçıların, yazarların değerleri ne yazık ki yaşarlarken bilinmez. Bu yazarlardan biri de Oğuz Atay’dır. Onun ölümsüz yapıtı “Tutunamayanlar”, her ne kadar okunması ve kavranması zor olsa da, Türk Edebiyatı’nın en önemli yapıtları arasında yer alır.
Oğuz Atay’ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknikler çok çarpıcıdır. Türk romanını çağdaş roman anlayışı ile aynı çizgiye getiren Atay, küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alır, yapıtlarında...
Atay, “Tutunamayanlar” isimli romanında, “Ancak başlamazsan bitiremezsin” der.
1972 yılında yazılan bu romanda, Türk aydınının kimlik arayışı ve bu arayışın toplum ile etkileşimi anlatılırken, 1960’lı yılların başında, orta sınıfın, gelenek ve çağdaşlaşma arasındaki sıkışmışlığının ruh durumu öyküleştirilir.
Yaşamı boyunca değeri bilinmeyen, öldükten sonra anlaşılan Oğuz Atay, sanki bu durumu sezmiş gibi, “Tutunamayanlar”da şöyle der:
“Önce kendini tanıtmalısın, yaptıklarınla ispat etmelisin kendini. Başkaları nasıl yapmışsa, nasıl yapıyorsa öyle davranmalısın. Kendini önce başkalarına kabul ettirmelisin ki, biz de kabul edebilelim. Bunun için de belki ölmelisin. Unutulmalısın. Unutulan herkesin hatırlanması için ne kadar zaman geçiyorsa, o kadar zaman geçirmelisin. Orada bile acele etmemelisin. Senden önce ölüp unutulanlar ve hatırlanmayanlar var. Dur bakalım, dur hele. Sıranı bekle.”
Bugünkü dizelerimiz Turgut Uyar’dan.
“Şimdi gemiler geçer uzaklardan
Gönlüm güvertede sereserpedir
Işıklı geceler, saz sesleri, peynir ekmek
Ne biletim ne param ne dostum var
Pır pır eder yüreğim bakındıkça
-Gidin gemiler, gidin
Vardığınız yerlere selâm edin
Gün olur bütün kaygılardan uzak
Ben de gelirim”