“Yalan söylediklerini biliyoruz. Yalan söylediklerini kendileri de biliyor. Yalan söylediklerini bildiğimizi de biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini de biliyoruz. Ama halâ yalan söylüyorlar.” A. Soljenistin’in kendi ülkesi için yaptığı bu tespite göre, kandırmanın, aldatmanın, ve her türlü istismarın pirim yaptığı, ilkelerin kenara çekilip keyfiyetin hüküm sürdüğü coğrafyaların temel enstrümanıdır yalanlar ve masallar. Her TV kanalında birkaç aydır sıkça duymaya başladığımız, benim de yazının başlığında yer verdiğim “Paradigma” ifadesine okuma keyfinin devam etmesi amacıyla kısa bir açıklama getirip, konuya dönmek gerekirse: Eski Yunan dilinde örnek göstermek, Fransız dilinde model, kalıp anlamında kullanılan paradigmanın siyasi ve felsefi olarak kullanımı; koşullar karşısında belirlediğimiz yaklaşım, tutum veya detaylı bakış açısı şeklindedir.
“Bir varmış, bir yokmuş” veya “Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de baktık bir arpa boyu yol gittik.” şeklinde girişlerle başlar eski masallar. Laf olsun diye söylenmiş tekerlemeler gibi görünseler de elde nelerin kalıp, nelerin kalmadığını, geçmişten buyana ne kadar yol alındığının ve nerede durulduğunun açık bir telkinidir uykuya dalmak üzere olanlara. Geçmişten günümüze devam eden bütün hareketler, yolculuklar bir “atalete” erişir. Daha iyi anlaşılması için bir tanım ve örnek vermem istenirse; atalet kuramına göre durmakta olan cisimler hareketsiz kalıp durmak isterler, hareket halinde olanlar ise, aynı doğrultuda devam etmek isterler.
Odanızın bir köşesinde durmakta olan ağır bir koltuğu sürüklemek için ayaklarınızın halının üstünde birkaç kez patinaj yapmasının sebebi, ağırlığını, harekete geçmemek için size direnç olarak hissettirmesidir. Saatte doksan kilometre hızla giden bir aracın içinde uyuyor da olsanız, halâ doksan kilometre hızla gidiyorsunuzdur. Araç aniden dursa da, siz aynı hızla gitmek isteyeceğiniz için, atalet kuramı gereğince, şayet kemeriniz takılı değilse, bunun anlamı; saatte doksan kilometre hızla ön cama doğru uçuyor olmanızdır.
Neredeyse yarım yüz yıla yaklaşan bir süredir yol alan, kanlı eylemler ve pusularla on binlerce vatandaşın hayatını bitiren, bir o kadar masum insanı sakatlayarak derin mağduriyetlerle dolu bir yaşama mahkum bırakan, buna ilaveten; Emperyalist sırtlanların kurgulayıp yarattığı bu hastalıklı ve hain örgütün, zaafları, cehaleti, ve bölgenin farklı zaruretlerini kullanıp, gerek kandırarak, gerekse baskı, şiddet ve tehdit gibi başka metotlarla dağa çıkarttığı on binlerin ölümünü eklediğinizde, irili ufaklı bir çok muktedir üfleyeninin olduğu bu melun fırtınayı ve kazandığı ataleti akşamdan sabaha durduracak paradigmayı! ve o dahi kişiyi! bir kesim parlata dursun, masalın girişindeki “bir arpa boyu yol” geçmiş ile günümüzün boy ölçümünde bir şablon olarak düşünüldüğünde, bugün için bir lütuf, bir rekor, hatta ulaşılması hayal olan bir mesafe olarak karşımıza çıkar.
Yıllardır olanları ve yapılanları, olacakların ve yapılacakların bir teminatı olabileceği gerçeğini akılda tutarak, bunu bir fotoğraf şeklinde anlatmak gerekirse: Kadim kültürümüzün adalet, din, dil, ahlak ve saygı boyutunun, muasır medeniyetin üzerini hedefleyerek, vatandaşlık, birey oluş, insan hakları ve sosyal devlet olma modelini çoğaltıp, geliştirmeyi hedefleyen cumhuriyet kazanımlarının, tabiatımızın ve ekonominin günden güne her türlü hile ve cebir vasıtasıyla, emme basma tulumba mekaniğiyle kabul edilmiş hak ve hukukun uzağından bile geçmemiş kanun hükümleri ile alabildiğine geriletip, adeta talan edildiği, masallarda bile bulamayacağımız, dehşetlerin, cinnetlerin, istismarların, yolsuzlukların, hırsızlıkların, ihanet ve yalanların içine gırtlağa kadar battığımızın ve bir arpa değil, yüzlerce arpa boyu geri gittiğimizin resmidir.
Telaffuz edilişinin üzerinden aylar geçmesine rağmen, sanat, bilim, siyaset ve basın dünyasının sadece üzerindeki barış, demokrasi, özgürlük sosundan başka içeriğinden bir türlü emin olamadığı paradigma ile, dahili ve harici yardımcıları tarafından adım adım hedefine doğru giden Büyük Orta Doğu Paradigmasını halâ anlayamadan cennet hayali kuranlara, yüz binin üzerinde hayatı söndürerek, milyonların yaşamını zindan eden bir örgütün elebaşılığını yapan, bugüne kadar ayrılığı, bölünmeyi, şiddeti ve ihaneti murat etmiş, gözü dönmüşün karanlık paradigmasını baş tacı yapmak isteyenlere şunu söylemeye bir vatandaş olarak hakkımın olduğunu düşünüyorum.
Onca zorluğa karşı, ümitsizliğe düşmeden, üzerine düşeni yapacak , yedi düvele karşı verilecek savaşta Anadolu insanının ruhunda yer bulacak, bir milleti, ülkeyi ve ilelebet payidar kalacak bir devleti var edecek, yüz yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün kendini ispatlamış ve tarihe nakşolmuş “Milletin İstiklalini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır” paradigması, akıl, bilim ve erdemden uzak duranlar için örnek olsun.
