,
Bugün, 6 Haziran 2025 Cuma

ERDEK MÜFTÜLÜĞÜ


Salât Etmek

Mekkî sûrelerde “salât” ifadesi son derece geniş konseptli bir kelimedir. Buna rağmen birçok ayette geçen “salât” kelimesine veya ondan türeyen kelimelere “namaz” anlamı verilmiştir.


Mekkî sûrelerde “salât” ifadesi son derece geniş konseptli bir kelimedir. Buna rağmen birçok ayette geçen “salât” kelimesine veya ondan türeyen kelimelere “namaz” anlamı verilmiştir. Ayetlerin içerik ve nâzil olduğu şartlar göz önüne alındığında söz konusu kavramın salt “namaz” anlamında kullanılmadığı görülmektedir. Kûfe dil ekolünden İbn Fâris’in (ö. 395/1004) tanımlamasına göre “salât” “ateşte yanma, kızarma” manasındaki “saly”den veya “dua” manasında “salv”den türemiştir. Rağıb el-İsfahânî, dilcilerin çoğunun “salât” lafzını “dua, ululama, şanını tazîm, kutsallık” gibi anlamlar verdiklerini aktarmıştır. Bu bakımdan “salât”, Arapların “salleytu aleyhi” (onu tebrî ettim, münezzeh kıldım, ona dua ettim) ifadelerinde olduğu gibi bir anlam taşımaktadır. Arap diline ait ilk sözlük yazarı olan ve aynı zamanda Basra dil ekolü mensuplarından Halil b. Ahmed’e göre (ö. 175/791) “Salât”ın etimolojik yapısında “ateşte yanma” vardır. Bu sebeple kişiyi, yaptığı ibadetle kendisini tutuşturulmuş ateşten koruduğu için bu isimle anılmıştır. Lisânu’l-Arap adlı lügate sahip İbn Manzûr’un (ö. 711/1311) açıklamasına göre, “Salât” rükûlu, secdeli ibadet anlamına geldiği gibi “izlemek” anlamına da gelmektedir. “Musallâ” ise namazın kılındığı yer ve duanın yapıldığı mekâna denilmiştir. Nitekim ‘‘İbrâhim’in makamında musalli edinin’’ ayeti buna işaret etmektedir. Diğer taraftan, Kur’ân vahyedilmeden çok önceleri yaşamış olan Şuayib (a.s) zamanında dahi “salât” kavramı bilinmekteydi. Nitekim Hûd sûresi 87. ayette Şuayib’e “Bize söylediğin bu şeyleri namazın (salâtın) mı emrediyor?” şeklinde meallere yansıyan bir çevirinin problemli olduğu söylenebilir. Zira “salât” lafzının geçtiği hemen her ayete “namaz” anlamının verilmesi doğru bir yaklaşım olmasa gerektir. Dolayısıyla söz konusu çeviriye göre, Şuayib peygamberin çokça namaz kılmasından dolayı müşrikler O’na böyle bir itirazda bulunmuşlardır! Oysa bu ayet Hz. Şuayb’in kıldığı namazdan dolayı muhaliflerin tepkisini çeken bir durum değildir. Yeri gelmişken, Mekke döneminin ortalarında inen bu ayetin Hz. Peygamber’in yürüttüğü risalet davası arasında bir paralelliğin söz konusu olduğunun hatırlatılması gerekmektedir. Şöyle ki Hz. Peygamber kendisine vahyedilen ayetleri Kâbe’de insanlara okumak suretiyle tebliğ görevini yerine getirmekteydi. Kureyşli Müşrikler ise bu durumdan fazlasıyla rahatsızdı. Zira okunan bu ayetler ile toplum ikiye bölünecekti. Bu yönüyle bakıldığında, Hûd suresinde nâzil olan bu ayetle Hz. Peygamber’in risalet misyonuna atıfta bulunularak kendisinden önce geçen peygamberlerin de benzer
durumlarla karşılaştıklarına imâ etmiş olunabilir. Bu noktada Hz. Şuayb’e muhalif olanlar Şuayib’in namazından ziyade “Bize okuduğun şeyler mi atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı emrediyor?” şeklinde bir anlam takdirine sahip olmalıdır. “Salât” lafzının anakronistik (tarih yanılgısı) olarak çevrildiği yerlerden bir diğeri de Mâûn suresi 107/4. ayetteki “Yazıklar olsun o musallilere” ifadesidir. Buradaki “musallin” lafzını genellikle “namazın vaktini geciktirenler, gerektiği gibi şartlarını ifâ etmeyenler ve samimi bir şekilde namazı yerine getirmeyenler, namaz kılmakta üşenenleri azarlama” babında izah edilmiştir. Ayetteki “salât” lafzının bu şekilde açıklanmasının isabetli olmadığının peşinen kabul edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla “feveylüllil musallin” ifadesi “Mekkeli putperestlerin Kâbe’nin etrafında ıslık çalarak, yanaklarını yere sürerek, çıplak bir şekilde sözde dini ayinlerine ibadet denilmesi suretiyle, kendilerince ibadet edenler veya gerçek ibadetle ilgisi olmayan birtakım ritüelleri “ibadet” diye icra edenler anlamına tekabül ettiği söylenebilir. Bu tespitten hareketle “feveylüllil musallin” deki “musallin” namaz kılanlar anlamında olmayıp müşriklerin dini Allah’a has kılmayıp birtakım aracı varlıklara da beraberinde kulluk etmeleri hasebiyle “Yazıklar olsun sizin gibi dindarlara, ibadet edenlere” şeklinde bir anlam taşıdığı ayrıca belirtilebilir. Bu görüşe paralel olarak, söz konusu ayetteki “salât” lafzıyla şöyle bir mesaj da verilmek istenmiş olabilir: Mekke’nin ileri gelen zenginleri sırf isimlerinin duyulması noktasında “Ukaz” gibi düzenlenen şenliklerde her türlü harcamayı yapmaktan çekinmezler; ancak herhangi bir reklam içermeyen fakir-fukaraya yardıma gelince en ufak yardımı dahi yapmaya yanaşmazlardı. Bu şekilde gösteriş niyetiyle yapılan üstelik yapılan bu harcamaları da içinde dindarlık niyeti bulunanlara “Yazıklar olsun sizin gibi dindarlık edenlere” (feveylüllil musallin) gibi bir anlam taşıdığı da bir kenara not edilmelidir. Son olarak, erken dönem Mekkî surelerde geçen “salât” kelimesi geçen yerlere “namaz” anlamının verilmesinin arka planında, sonraki zamanlarda zuhur eden namaza ait tasavvurların etkili olduğunu akıllara getirmektedir.
 

  • BIST 100

    9486,56%0,12
  • DOLAR

    39,22% -0,14
  • EURO

    44,69% -0,58
  • GRAM ALTIN

    4222,60% -0,32
  • Ç. ALTIN

    6833,74% 0,00
  • Cuma 31 ° / 15.1 ° Güneşli
  • Cumartesi 29 ° / 14.3 ° Güneşli
  • Pazar 28.8 ° / 13.5 ° Güneşli

Balıkesir

06.06.2025

  • İMSAK 03:28
  • GÜNEŞ 05:25
  • ÖĞLE 13:08
  • İKİNDİ 17:07
  • AKŞAM 20:40
  • YATSI 22:29