Ama Başbakanın, Ölüler üzerinden siyaset yapıyorlar, işin fıtratı, kader" demesini anlamakta ben de zorlandım.
Somadaki katliama benzer olayların 1800`li yıllarda yaşandığını söylemesi ise başlı başına bir faciaydı.
Somadaki katliamın üzerinden henüz saatler geçmemişti ki öyle şeyler duyduk ki, inanılır gibi değildi ama gerçekti
Metro Turizm sahibi Galip Öztürk, Bunlardan her şey beklenir
Prof. Dr. Orhan,"Karbonmonoksit oksijenden daha hafiftir, yukarı çıkar.
Çok iyi bir intihar yoludur maalesef.
Çok tatlı bir ölümdür, hiçbir şey hissetmezsiniz."
Burhan Kuzu, "Bazı kazmalar Soma`daki elim kazan`dan sanki memnunlar; her ölüm olayını istismar eden bu kazmalar güya buradan hükümete vurma yolu buldular."
İzmir Vali Yardımcısı Harputlu, Hepinizin dikkatini çekmiştir. Bazı kurtulan kişiler kurallara uymayarak, tabiri yerindeyse, hayatlarını kurtarmışlardır. Çünkü akıllarını kullanmışlardır. Hayatta kalan aklını kullananlardır."
Bunlara yüzlercesini ekleyebilirsiniz
Ama Başbakanın, Ölüler üzerinden siyaset yapıyorlar, işin fıtratı, kader" demesini anlamakta ben de zorlandım.
Somadaki katliama benzer olayların 1800`li yıllarda yaşandığını söylemesi ise başlı başına bir faciaydı.
Mustafa Kemal Atatürk`ün ulaşmamızı beklediği Muaasır Medeniyet seviyesinde olduğumuzu sandığımız bir dönemde, Başbakanın yüzlerce işçimizin böyle bir kaza sonucu hayatını kaybetmesini hafife alması, Bunlar normal bir şey, literatürde iş kazaları diye bir şey var" demesine kahroldum
* * *
Somadaki facia için Başbakan gibi, Takdir-i İlahi diyenlerimiz var
Ecele bağlıyoruz sonuçta.
Ecel, belli bir zaman parçası ve bu parçanın sonu demektir.
Ecel, bir şey için belirlenmiş süredir.
İnsanın veya herhangi bir canlının eceli, kendisine tâyin edilen ömürün sonu yani ömrünün bittiği tarihtir.
Bir de ecel ile ömrü karıştırmamak lazım.
Ömür yaşanan süredir ecel de bu surenin son tarihidir.
İslam bilimcileri ve yazarları konuyu açıklarlarken, göklerin ve yerin tek bir eceli olduğu halde insan için iki ecelden bahsediyorlar.
Bunlardan birine diğer varlıklarda da olan ecel-i müsemmâ, diğerinin de tabiî ecel olabilir diyorlar.
* * *
Allah Teâlâ ise şöyle buyurur:
Biz gökleri, yeri ve o ikisi arasında olanları ecel-i müsemmâsı olan gerçek varlıklar olarak yaratmışızdır.(Ahkaf 46/3)
İnsanlar hakkında da şöyle buyurulur:
Sizi tînden yaratan odur. Sonra bir ecel belirlemiştir. Onun katında bir de ecel-i müsemmâ vardır. (En'âm 6/2)
Bir başka Ayeti kerimede beyan edildiği gibi ecel-i müsemmâ ve eceli kaza olmak üzere iki ecel olduğu gibi yaşanan ve yaşanabilecek olan olmak üzere de iki ömür vardır deniyor.
Eceli kazanın yaşanabilecek olan en uzun ömrün sonu, eceli müsemmâ nın ise yaşanan ömrün son tarihi olarak belirlendiği açıklanıyor.
İslam bilimcileri ve yazarları konuyu açıklarlarken, göklerin ve yerin tek bir eceli olduğu halde insan için iki ecelden bahsediyorlar.
Bunlardan birinin, diğer varlıklarda da olan ecel-i müsemmâ olduğuna göre diğeri tabiî ecel olabilir diyorlar.
Onlara göre tabiî ecel, vücudun dayanma süresidir.
Süre bitince insan, dalında kuruyan çiçek gibi olur.
Ecel-i müsemmâ ise kişinin yaşayacağı süre olarak tanımlanıyor.
Bu süre sonunda insanın, dalından koparılmış çiçek gibi öleceği örneğini veriyorlar
O halde İslam bilimcilerinin bu açıklamalara ve göre, Soma`da hayatlarını yitirenler dalından koparılmış çiçek ve Takdir-i İlahi`nin değil de, Takdir-i Ticarinin kurbanı olmuyorlar mı?
