,
Bugün, 8 Temmuz 2025 Salı

ALAADDİN BABUCÇU


TEK VE SON ADAM

Medeniyete, sosyal hayata irtifa kazandıracak, uygarlığın bel kemiği ve gelişmenin lokomotifi sayılabilecek


Medeniyete, sosyal hayata irtifa kazandıracak, uygarlığın bel kemiği ve gelişmenin lokomotifi sayılabilecek, bilim, ekonomi, inanç, hukuk ve siyaset gibi alanların, kurumsallaşmış, evrensel sıfatlara ve tanımlara dayalı kimlikleri ile günümüzdeki icraatlarının birbirleri ile çelişen, çatışan fotoğraflarının yanında, bunların karakter oyuncularının, ömür adadıkları, dillere destan vizyonlarından (görüntülerinden) yüz seksen derece öteye, çekirgeleri bile kıskandıracak çeviklikte zıplamaları, kimilerinin yıllarca şeytanın değirmenine su taşıdıktan sonra hidayete, bilgeliğe erdiği, kiminin hainleştiği, her türlü ilkenin, ilkesizliğin, bilinenlerin, bilinmeyenlerin uzmanların nezdinde her çeşit zekanın ferasetini bile dumura uğratacak bir kakofoniye (karmaşık  balina ıslıklarına) dönüştüğü, hayati mekanizmaların zirvesindekilerin de, eteklerinde yaşayanların da kendi liyakatsizliklerine, bilgisizliklerine ve beceriksizliklerine aldırmadan, garibin ve yetimin hakkının yenilmesi pahasına, hayatlarını kurtaracak, köşe  döndürecek, şahsi ikbalin  sembolü ‘okey taşını’ bekledikleri, devletin manevi şahsiyetinin içini dolduran, güvenlik,  sosyal ve gelir eşitliği, huzur, hak, adalet, özgürlük ve demokrasi gibi kitleleri birleştirici malzemelerin yalamaolduğu, fakru- zaruretin ve cehaletin fırsat bilinerek halka dağıtılan siyasi ve ekonomik kıyakların hikmeti ile ele alınan devlet dümeninin birilerinin dünya çapında, şöhretli, kanlı ve şeytani projelerinin rotasına döndürüldüğü, tüm insani değerlerin, kutsallarının, vefanın, renklerle birlikte solduğu, istismarın, iftiranın, hamasetin, kabaran her çeşit suç ve suçlu oranının, sadece ülkemizi değil, dünyayı orta çağın kasvetine ve vahşetine sürükleyen kasırganın  girdabında, hepimizin gözleri önünde sahneye konan, gerçeklerin medya, inanç ve teknolojinin de istismarıyla ışık geçirmez şekilde paketlenmesi sonucunda karartılan, melun ve malum senaryonun sadece küçük bir tezahürüdür.
  ‘Dahası da var mı’ derseniz, buraya kadar anlatmaya çalıştığım direk kendi ayağımıza sıktıklarımızdan başkası değil. Dolaylı olarak muhatap olacaklarımızı; faturası yine kitlelere çıkacak masum (!)  denemeler, ihmaller, kazalar,  jeolojik, atmosferik, kozmik felaketler, nükleer çılgınlıklar, hesapta olmayan pandemiler ve bunun gibi yüzlercesini saymaya kalkarsak, karamsarlıktan ölmemiz gayet doğal sayılır. Bu iki paragrafın özetini iki cümleyle yapacak olursak, herkesin bildiği ve şikayetçi olduğu bu kâbuslara karşı ‘ne yapmalıyız’ sorusuna cevabınınoluşmaya başlayacağına  inanıyorum. Özet şudur: Yaşadığımız karabasanları ya direk kendi elimizle yaratıyoruz, ya da, ilgisiz ve kayıtsız kalarak büyümelerine ve başımıza gelmelerine seyirci kalıyoruz. İklim değişimi sebebiyle daha aylar öncesinden belli olan sıcaklık artışlarının sonucundaki orman yangınlarının bir kâbusa döneceğini beş yaşındaki bile biliyorken ve perşembenin gelişi kadar ortadayken, birkaç gün içinde yüzlerce vaka nasıl izah edilir?
  Hemen herkes rüyasında arada sırada kâbus görebilir; çok uzun da olsa, çok karanlık ve ürkütücü de olsa, göz kapağınızı kaldırdığınızda, (GÖZÜNÜZÜ AÇTIĞINIZDA!) boynuzu da, kuyruğu da, İblisin kendisi de kaybolur, gider…Kalp ritminden, solunuma, nabızdan, stres hormonu ve adrenaline varana kadar birçok değeri değiştirerek uyanmamızı sağlayan vücut mekanizmamız gerçek hayatın, gerçek sıkıntılarını ve kâbuslarını  böylesi ufak bir refleks ile dağıtamayacağına; yani, bireysel tepki ve çözüm reflekslerinin toplum boyutunda kabul, kayıt  ve onaylanmış planlamalarının sağlanamayışı, milyonların karanlıkta göz kırpması, sızlanması ve sıkıntıların tam  gaz devamından başka ne anlama gelir!
  Planlı eylemselliğin, istatiksel gerçekliğin, hukuka dayalı adaletin, milli iradenin teminatı olan yasaların ve  anayasanın sulandırılmasıyla kaba bir güç haline gelmiş devlet mekanizmasını elde tutanlar ile, her kesimden buna özenen ‘ben’ merkezci siyasilerin seçimden seçime suratlarına taktıkları demokrasi maskesinden sonra, halkı hep zurnanın son deliği olarak görmelerini, sözde ve yandaş kimlikli denetimlere karşı, gelecek için, mahallelerin,  köylerin, kasabaların ve şehirlerin alınacak kararlara düşünsel boyutta ve gönüllülük esasında, resmi-gayrı resmi  şekilde oluşturulacak, uzmanlık toplulukları, bireysel veya kurumsal düşünce üreticileri, kent konseyi formatında çalışma komisyonlarının ilan edilen hedef ve sorunlar üzerine düşünce-fikir enerjilerinden ve emeklerinden  faydalanılmadığı sürece demokrasi bir avuç ayrıcalıklı zümrenin babasının malı, seçimden seçime adam yerine konanlar içinse, pahalılıktan çay bile içemedikleri kahvehanelerde bir yandan hayatın zorluklarına ağlayarak, vatan kurtarma sohbetlerini yaptıkları bir yönetimin adı olarak kalacaktır. ‘Allah sonumuzu hayır etsin’ diyerek havale yolunu seçenlere üzücü cevap Yunus-105’ de açık ve net: ‘Allah, pisliği aklını kullanmayanlar üzerine bırakır’
  Kurtarıcı bekleyenlere de benim cevabım şu olsun : Bir millete ve onun fertlerine kimlik kazandıran, bireyi onun, bunun kulluğundan, toplumu da sürü olarak anılmaktan kurtaran, ‘ hasta adam’ı parçalayıp yağmalamaya gelmiş medeni(!) leş kargalarının ebedi kâbusu olan tek ve son adam 1881 de Selanik’te doğdu. Fiziki mirası; koyları, fabrikaları, kurumları, tersaneleri, kaleleri, madenleri ve ormanları kötülüğün ateşiyle kuşatılmış olsalar da, akıl, bilim ve erdem olan manevi mirası bir ülkenin tekrardan kurtuluşu için gerçek mürşit (rehber)olacaktır. ‘Erdem bilgidir’ 
SOKRATES                         
 

  • BIST 100

    10107,7%-1,64
  • DOLAR

    39,98% 0,07
  • EURO

    46,98% 0,40
  • GRAM ALTIN

    4285,30% -0,08
  • Ç. ALTIN

    6812,98% 0,00
  • Salı 39.2 ° / 17.5 ° Güneşli
  • Çarşamba 41.8 ° / 18.6 ° Güneşli
  • Perşembe 31.7 ° / 16.4 ° Güneşli

Balıkesir

08.07.2025

  • İMSAK 03:36
  • GÜNEŞ 05:33
  • ÖĞLE 13:14
  • İKİNDİ 17:13
  • AKŞAM 20:46
  • YATSI 22:34