,
Bugün, 29 Nisan 2025 Salı

BEDİRHAN AYDIN


TIKANDI BABA

TIKANDI BABA


Sultan Mahmut veziriyle beraber tebdili kıyafet yapmış, (kıyafet değiştirmiş) İstanbul`un bazı yerlerinde halkın ahvalini (halini), kontrol ediyordu. İyice yorulduktan sonra birer kahve yudumlamak üzere bir kıraathaneye girerler.
Oturduktan sonra bakarlar ki oradakiler:
- Tıkandı Baba, iki kahve!..
- Tıkandı Baba, biraz şeker!..
- Tıkandı Baba, bir bardak su!... Diyerek yaşlıca bir adamdan taleplerde bulunuyorlardı. Bu, Sultan Mahmut`un dikkatini celp etti. Yaşlı adam kendisine yaklaştığında, sordu:
- "İhtiyar sana ne sebeple Tıkandı Baba diyorlar"? Adam başını sallayarak oturdu ve yorgun argın anlatmaya başladı. 
- "Aaaahhh beyim aaahhh, ben bir gün bir rüya gördüm, görmez olaydım. Sonra bu rüyayı tuttum insanlara anlattım. Hay anlatmaz olaydım. Sonra da adımı Tıkandı Baba`ya çevirdiler. O gün bu gündür benim adım Tıkandı Baba`dır". Bunun üzerine Sultan Mahmut:
- "Şunu bir de bize anlat bakalım baba, nasıl oldu"? 
- "Yaşlı adam, rüyada gördüm ki, herkesin birer pınarı var. Gürül gürül akardı. Benim de bir pınarım vardı. Ama benimki şarıl şarıl akıyordu. İstedim ki, benim pınarım da öyle aksın. Elime bir değnek aldım ve lülesinden sokarak karıştırmaya başladım. Fakat, heyhat! Gelen su kesildi ve damla damla akmaya başladı. En azından evvelki gibi şarıl şarıl aksın diye ne kadar uğraştım ve ter kan içinde kaldımsa da boşa idi. Tam o esnada Hızır (a.s) oradan geçerken, bana seslendi": "Tıkandı Baba, tıkandı"! "Hikaye işte budur beyim. Ben de bunun tabirinden anladım ki, bize dünyada ancak damla damla rızık var. Fazla yok, gayret boşa gidiyor".
Sultan Mahmut Tıkandı Baba`nın bu anlattıklarına kanaat etmekle beraber, yine bir tecrübe etmek ister ve ona şöyle der:
- "Tıkandı Baba, mübarek Ramazan geliyor. Sen her gün iftara doğru filan adrese gelip ben Tıkandı Baba`yım diyesin. Sana oradan her gün bir tepsi kızarmış baklava verecekler. Sen de o baklavaları alıp, yiyesin". 
- "Tıkandı Baba Allah razı olsun beyim" der. 
   Ramazan ayı gelmiştir. Tıkandı Baba hemen ilk gün iftar saatine yakın verilen adrese gitmek üzere yola çıkar. Gideceği yere varınca, kapıyı tıklar. Biraz sonra içeriden: 
- "Kim o diye seslenirler".
- "Ben Tıkandı Baba`yım" der. Biraz zaman geçtikten sonra, kapı açılır. Bir tepsi kızarmış baklava getirirler. Tıkandı Baba büyük bir sevinçle tepsiyi alır, eve doğru yola çıkar. Eve giderken Tıkandı Baba`nın aklına bir fikir gelir. Ben bu baklavaları eve götürmeyeyim. En iyisi satıp, parasını kullanayım diye düşünür. Birden "baklavaaa baklavaaa" diye bağırmaya başlar. O sırada Yahudi komşusu karşısına çıkar. Yahudi komşusu:
- "Hayırdır baba, ne satıyorsun", der.
- "Kızarmış taze baklava satıyorum", der. Biraz pazarlık yaparak, bir mecidiye karşılığında Yahudi baklavaları satın alır. Yahudi komşu eve gidince, eline bir çatal alıp, baklavaları yemeye başlar. Bir de ne görsün! Yediği baklava diliminin altında bir altın… diğer dilemlere bakar, onlarda da aynı şekilde altın… Hemen zaman kaybetmeden uyanık Yahudi, Tıkandı Baba`ya gider. 
- "Baba baklavalar çok lezzetliydi. Sen bunları nereden aldın" diye sorar. Saf adam başından geçenleri bir bir komşusuna anlatır. Uyanık komşu şöyle der:
- "Baba sen bir karı bir koca bu kadar baklavayı yiyemezsin. Bizim ev kalabalık. Sen en iyisi hergün bu baklavaları bana sat", der. Neticede ramazan ayı boyunca, 30 mecidiyeye Tıkandı Baba talim eder. Yahudi de altınlara sahip olur. Günümüzde bir tepside 60 dilim olduğunu düşünelim. Bir ay boyunca 1800 dilim yapar. Bu da aynı sayıda altına tekabül eder. Ramazan bayramı gelince, Sultan Mahmut Tıkandı Baba`yı huzuruna çağırtır. Tıkandı Baba`yı saraya getiriler. Padişahın huzuruna çıkar. Sultan Mahmut bakar ki, bu adam yine eski elbiselerle geziyor. Şaşkınlığını gizleyemez ve sorar:
- "Baba ne oldu, zenginleşebildin mi"? Diye sorar. 
- "Allah hayır sahibinden razı olsun der". Başından geçenleri anlatır. Sultan 
Mahmut iyice şaşırır. Saf adama bir fırsata daha vermek ister. Maiyetindeki askerlerine:
- "Tıkandı Baba`yı hazine dairesine götürün. Eline bir kürek veriniz. Küreği hazineye daldırsın. Küreğe ne kadar altın gelirse, altınları O`na veriniz", diye emreder. Tıkandı Baba`yı hazine dairesine götürürler eline bir kürek verirler. Yaşlı adam heyecanla küreği tersine altınlara daldırır. Küreğin arka boşluğuna bir altın gelir. Durumu padişaha arz ederler. Sultan bir fırsat daha vermek ister. İkinci bir emir verir:
- "Tıkandı Baba`yı Üsküdar`a götürün. Orada devlete ait dükkanların başında durdurun. Eline bir taş verin. Taşı fırlatsın, kendisi ile taş arasında ne kadar dükkan varsa, hepsini Tıkandı Baba`ya tapu ediniz" der. Bunun üzerine Tıkandı Baba`yı Üsküdar`a götürürler. Dükkanların başında durdururlar. Tıkandı Baba yine heyecana kapılarak, zor kaldırabileceği taşı alır. Havaya kaldırır. Tam taşı ileriye fırlatacakken, taş başına düşer. Adam ölüverir. Durumu padişaha bildirirler. Sultan Mahmut iyice şaşırır. Oturduğu yerde kafanı yere doğru eğerek, o meşhur sözü söyler:
- "Vermeyince mabud, (Allah) neylesin garip Mahmut", der. 
   Bu hikayeden şunu anlıyoruz ki; Hak Teala bir insana ne kadar rızık, mal tayin etmişse, o kadar istifade edebiliyor. Eskilerden bir zat şöyle söylemiştir. "Allah insanların önüne işleri adeta tesbih taneleri gibi dizmiştir. İnsan da sırasıyla tesbih tanelerini çekmek misali, önüne gelen işleri sırasıyla yapar. Zanneder ki bunları ben denk getirdim. Ben kendi aklımla, gayretimle zengin oldum. Halbuki, Cenab-ı Hak bu fırsatı ona vermiştir.
  • BIST 100

    9285,87%-0,23
  • DOLAR

    38,44% 0,03
  • EURO

    43,87% -0,16
  • GRAM ALTIN

    4107,07% -0,61
  • Ç. ALTIN

    6589,61% 0,00
  • Salı 14.2 ° / 5.1 ° false
  • Çarşamba 16.5 ° / 4.7 ° false
  • Perşembe 10.7 ° / 6.7 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı

Balıkesir

29.04.2025

  • İMSAK 04:30
  • GÜNEŞ 06:05
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:59
  • AKŞAM 20:07
  • YATSI 21:35