Ciddi buhranlarda, bunalımlarda ve hayal kırıklıklarının ardından en çok duyulan sözlerdir değişim-dönüşüm. Rahatlıkla birbirlerinin yerine kullanılsalar da, sonuçta birini diğerinin yerine kullanmaya başlamak arzuladığımız neticeyi alacağımız anlamına gelmez. Bağırsak parazitlerini düşürmek için üretilmiş bir hapı kullanarak eklem ağrılarınızdan kurtulmayı bekleyemezsiniz. Parazit ilacı ile ağrı kesicinin çalışma mekanizmaları bambaşkadır.
Dönüşüm; yepyeni bir hal, var olanın terk edilip, daha ziyade ilk, ilkel ve bilinmeyene doğru gitmek, irade dışı başka hal almaktır. Mevcut olanın, iyileşme ve gelişme ( tekamül) ile, aslına ters düşmeden, yeni hal-şekil durumunu iradi olarak yaratmaktır değişim. Evrenin temel (ezelden ebediyete süren) yasasıdır. Akıl ve bilimle kontrolü, yönetimi, ve sürdürülmesi, değişimi daha da pozitif kılar. İrade, bilim ve akıl kavramlarını bir araya topladığımızda, parmaklar kozmik sahnede (evrende) bir tek canlıyı, ‘insanı’ gösterir. Fiziksel ve biyolojik süreçlerin (doğum, yaşlılık, büyüme gibi.) değişim olarak adlandırılması sadece semboliktir. ‘Çocukluktan ergenliğe geçmeyeceğim’ diye bir irade ortaya koyamazsınız. ‘Senelerdir görmedim, yaşlılık onu çok değiştirmiş’ cümlesi değişimden ziyade otomatik bir sonucu anlatır.
İrademiz eskinin ‘kader’ diye adlandırdığı, ‘sünnetullahı’ yani tabiat kanunlarını ortadan kaldırmaya yetmez. Akıl ve bilimin yardımıyla bu kuralları menfaatimize uygun olarak kullanabiliriz. Fakat asla yok edemeyiz. Arıza yapan bir uçaktan paraşütle atlayanlar yer çekimine karşı sadece bir zafer kazanmış olurlar. Bunun milyonlarca kez tekrarlanması yerçekimi kanununu ortadan kaldırmaz. En ufak bir ihmal, ya da hatada kendini nasıl hatırlattığını paraşütü açılmayanlar çok iyi bilirler. Geçmişten buyana binlerce havacılık, denizcilik, madencilik ve endüstriyel kazaların irade ile değiştirilmek istenen yaşamın akıl, bilim ve liyakatten anlık da olsa kopuşun sonucunda kaybolan kontrol ve yönetimin teselli sözüdür ‘kader’.Termodinamiğin yasaları da bizi ya değişim, ya da dönüşüm konusunda zorlar. Akıl ve bilimle yeni bir hali seçenler değişimi, irade dışılığıyla eski veya bilinmeyene, adeta ham madde halini arzulayanlar ise elbette dönüşümü seçeceklerdir. Halk arasında dönüşüme dair en güzel ifade ‘topraktan geldik, toprağa döneceğiz’ sözüdür. Her ne kadar herkes için otomatik bir sonuç olsa da ilk hale dönüşümü tam anlatır. Termodinamiğin ‘Entropi’ ilkesi zaman içinde her şeyin yıpranacağı, eskiyeceği, bozulmaya doğru gideceğini ön görür.
Ömürleri milyarlarca yıl olan yıldızlar bile, termodinamiğin dönüşüm zorlamasına boyun eğerler. Gaz ve toz bulutlarından doğduktan milyarlarca yıl sonra ölümleriyle yine gaz ve toz olarak evrene dağılırlar. Kalan iskeletleri ise, beyaz cüceler, nötron yıldızları, kara delikler gibi adlarla karşımıza çıkarlar.
Atatürk ‘Devrimcilik’ ilkesiyle değişim ve gelişimi ustaca bir araya getirerek, eskinin köhnemişliğinden, makro ve mikro sistemler dahil, ilk ve ilkel hale dönmektense, tekamül,(iyileşme, gelişme, yol kat etme) ile değişimi-değiştirmeyi başarıp, sonsuzluğu hedefleyen, termodinamiğin yasalarına karşı zafer kazanmanın hazzını ortaya koymuşken; travmalardan, kırgınlıklardan, öfke ve kinden, güçsüzlüklerden beslenmeye yatkın, ileriyi hayal edip planlamaktan, geliştirip sürdürmekten ve bunun gururunu duyarak çalışmak yerine, medeni cesaret ve sorgulamadan uzak, korku, sefalet ve sukut etmeyi benimsemiş cehaletin ‘dönüşüm’ ısrarı ve desteği başka nasıl açıklanır.
Siyaset, sosyal hayat ve ekonomi alanlarında medet umulanların ağzından çare olarak ‘dönüşüm’ sloganını duymak ayrı bir karabasan değil mi? Atatürk’ün anlayışında felsefi (düşünsel ve sorgulayıcı) alt yapıyı, akşamdan sabaha ve esen rüzgara göre değişmeyen sağlam ilkeleri görürüz. Hal böyleyken, dönüşüm ile değişim hala sizin için aynı ise, yazının başında verdiğim örneği tersten söyleyerek bitireyim. Bağırsaklarınızdaki parazitleri temizlemek için kas gevşetici ilaç almaya devam edin!
Akıl bilim ve erdem tüm parazitlerin yegane ilacıdır. Esen kalın.